٣٣
وَلَوْلَا اَنْ يَكُونَ النَّاسُ اُمَّةً وَاحِدَةً لَجَعَلْنَا لِمَنْ يَكْفُرُ بِالرَّحْمنِ لِبُيُوتِهِمْ سُقُفًا مِنْ فِضَّةٍ وَمَعَارِجَ عَلَيْهَا يَظْهَرُونَ
(33) ve lev la ey yekunen nasü ümmetev vahidetel le cealna limey yekfüru birrahmani libüyutihim şükufem min fiddativ ve mearice aleyha yazherun
Eğer insanlar (küfürde) bir ümmet haline gelecek olmasaydı rahmanı inkar eden kimselerin evlerini gümüşten tavan yapardık ve üzerine çıkıp yükselttiklerini de
(33) And were it not that (all) men might become of one (evil) way of life, we would provide, for everyone that blasphemes against (Allah) Most Gracious, silver roofs for their houses, and (silver) stair ways on which to go up.
1. | ve lev lâ | : ve olmasaydı |
2. | en yekûne | : olması |
3. | en nâsu | : insanlar |
4. | ummeten | : bir ümmet |
5. | vâhideten | : tek |
6. | le | : mutlaka |
7. | cealnâ | : kıldık, yaptık |
8. | li men | : o kimse için, o kimseye |
9. | yekfuru | : inkâr ediyor |
10. | bi er rahmâni | : Rahmân’ı |
11. | li buyûti-him | : onların evlerine, evleri için |
12. | sukufen | : tavanlar, çardaklar |
13. | min fiddatin | : gümüşten |
14. | ve meârice | : ve katlar, merdivenler |
15. | aleyhâ | : üzerinde |
16. | yazherûne | : yükselirler |
وَلَوْ eğerلَاolmasaydıأَنْ يَكُونَ olacakالنَّاسُ insanlarأُمَّةً bir ümmetوَاحِدَةً tekلَجَعَلْنَا yapardıkلِمَنْ يَكْفُرُ kâfir olanlarınبِالرَّحْمَانِ Rahman’aلِبُيُوتِهِمْ evlerineسُقُفًاtavanlarمِنْ فَضَّةٍ gümüştenوَمَعَارِجَ ve merdivenlerعَلَيْهَا üzerindeيَظْهَرُونَ çıkıp-yükselecekleri