٦٤
اَمَّنْ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُعيدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ ءَاِلهٌ مَعَ اللّهِ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقينَ
(64) emmey yebdeül halka sümme yüiydühu ve mey yerzükuküm mines semai vel ard e ilahüm meallah kul hatu bürhaneküm in küntüm sadikiyn
Yahut ilk olarak yaratan mı? sonra onu tekrar diriltecek olan mı? size rızık veren mi hayırlıdır? semadan ve yerden bir ilah mı (var?) Allah ile beraber dedi ki getirin dilediğinizi delillerinizle eğer doğru söyleyenlerdenseniz
(64) Or, who originates Creation, then repeats it, and who gives you sustenance from heaven and earth? (Can there be another) god besides Allah? Say, Bring forth your argument, if ye are telling the truth!
1. | em | : yoksa, veya |
2. | men | : kim, kimse |
3. | yebdeu | : ilk defa yapıyor, başlıyor |
4. | el halka | : yaratış |
5. | summe | : sonra |
6. | yuîdu-hu | : onu döndürür, onu iade eder |
7. | ve men | : ve kim |
8. | yerzuku-kum | : sizi rızıklandırır |
9. | min es semâi | : semadan, göklerden |
10. | ve el ardı | : ve yeryüzü |
11. | e | : mı |
12. | ilâhun | : bir ilâh |
13. | mea allâhi | : Allah ile beraber |
14. | kul | : de, söyle |
15. | hâtû | : getirin |
16. | burhâne-kum | : burhanınızı, delillerinizi |
17. | in kuntum | : eğer siz iseniz |
18. | sâdikîne | : doğru söyleyenler |
AÇIKLAMA
“De ki: Hamdolsun Allah’a… Selâm olsun seçtiği kullarına…” Allah peygamberine (s.a.) Allah’a hamdetmesini kullarına verdiği sayılamayacak, tespit edilemiyecek nimetlerine şükretmesini, tavsif olunduğu yüce sıfatlara ve güzel isimlere karşı şükretmesini, Allah’ın mesajını tebliğ etmesi için seçip tercih ettiği kullarına selâm vermesini emretti. Bu seçkin kullar Allah’ın değerli rasulleri ve nebileridir. Allah’ın salât ve selâmı onların üzerine olsun.
Hitabın Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.) yapılması Kur’an’ın kendisine indirilmiş olması sebebiyledir. Kur’an’da var olan her şeye Peygamberimiz (s.a) muhataptır. Ancak manası onun için sahih olmayan şeyler müstesnadır.
Bu nimetlerden biri Allah’ın peygamberlerini kurtarması, onlara yardımda bulunması, teyit etmesi ve düşmanlarını helak etmesidir.
Bu ayetin benzeri şu ayettir: “İzzet sahibi onların yakıştırdıkları vasıflardan çok yücedir, münezzehtir. Gönderilen peygamberlere selâm olsun. Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamdolsun.” (Saffat, 37/180-182).
Bu ayet bize bütün fiillerinde Allah Tealâ’ya hamdetmemizi, seçkin, değerli kulları olan peygamberlerine selâmda bulunmamızı öğreten bir ayettir.
“Allah’mı daha hayırlı, yoksa müşriklerin O’na ortak koştukları şeyler mi?” Yani azamet ve kudretle muttasıf olan Allah mı daha hayırlı, yoksa onların Allah’a ortak koştukları putlar mı? Bu ifade müşriklerin Allah’la birlikte başka ilâhlara tapmalarını inkâr ve onları susturma anlamı taşıyan bir sualdir. Putlara tapınmayı Allah Tealâ’ya ibadete tercih etmeleri sebebiyle onları hiçe saymaktadır.
Bundan maksat onların son derece sapık ve bilgisiz olduklarını ortaya koymaktadır. Zira onların Allah’a şirk koştukları şeylerde asla hayır yoktur ki şirk koştukları şeylerle her hayrın yaratıcısı ve O’nun gerçek sahibi olan Allah arasında karşılaştırma mümkün olabilsin. Bu karşılaştırma sadece onların sahte ilâhlarında fayda bulunduğu şeklindeki inançlarına göredir.
Rasulullah (s.a.) bu ayeti okuduğu zaman: “Elbette Allah daha hayırlı ve daha ebedîdir, daha üstün ve daha değerlidir.” buyurmuştur.
Bu azarlama ve susturma ifadelerinden sonra Allah Tealâ’nın hiçbir ortağı olmayan tek ilâh olduğuna, O’nun her şeye kadir olduğuna delâlet eden delilleri beyan etmek suretiyle putperestlere tafsilatlı bir cevap vermeyi amaçlayan ayetlere geçilmiştir. Çünkü o nimetlerin aslını da o nimetlerden doğan diğer nimetleri de yaratan O’dur. Kendisinden asla fayda gelmeyen bir şeye tapınmak nasıl doğru olabilir?
Bu deliller üç tanedir:
1- Göklerle ilgili olan deliller: “O taptıkları şeyler mi daha hayırlıdır, yoksa gökleri ve yeri yaratan ve sizin için gökten su indiren (Rabbiniz) mi? Ki Biz o su ile sizin bir tek ağacını bile yetiştiremeyeceğiniz nice güzel bahçeler yetiştirdik. Allah’la birlikte başka ilâh mı var? Hayır! Fakat onlar haktan uzaklaşan bir kavimdir.”
Yani hiçbir faydası veya zararı dokunmayan putlara tapınmak mı daha hayırlıdır, yoksa bu yükseklikte ve safiyetteki semaları, bu semalardaki nurlu gezegenleri, parlak yıldızları ve dönen yörüngeleri yerleştiren Allah’a ibadet etmek mi?
Allah sükûnetli ve huzurlu bir hayat için elverişli olan yeryüzünü yaratmıştır. Yeryüzünde dağlar, ovalar, ırmaklar, vadiler, ekinler, ağaçlar, meyveler, denizler; çeşitli sınıf, şekil ve renklerde hayvanlar yaratmıştır. Kulları için gökten onlara rızık vesilesi olacak yağmuru yağdırmıştır. Bu yağmurla rengârenk çiçekler, güller, çeşit çeşit bitkiler, gayet güzel ağaçlarla dolu bağçeler olmazdı. Siz de ne ağaçları, ne de bitkileri bitiremez, yetişteremezdiniz.
Allah, yaratma ve rızık vermede tektir. Bunlardan sonra Allah’la birlikte kendisine ibadet edilecek başka bir ilâh mı var? Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “O’nunla birlikte hiçbir ilâh yoktur.” (Mü’minûn, 23/91).
Doğrusu onlar haktan batıla meyleden, doğruluk yolundan sapan, Allah’a eş ve benzer varlıklar isnat eden kavimdir.
Bu ayetin benzeri ayetler çoktur: “Hiç yaratan yaratamayan kimse gibi olur mu? Hâlâ düşünmüyor, ibret almıyor musunuz?” (Nahl, 16/17); “Onlara kendilerini kimin yarattığını sorarsan mutlaka “Allah” derler.” (Zuhruf, 43/87); “Onlara gökyüzünden suyu kimin indirdiğini, bu su ile öldükten sonra yeryüzünü kimin dirilttiğini sorarsan mutlaka “Allah” derler.” (Ankebût, 29/63).
2- Yeryüzü ile ilgili deliller: “O taptıkları şeyleri mi daha hayırlıdır, yoksa yeryüzünü yaşamaya elverişli halde yaratan, içinde ırmaklar akıtan ve oraya sabit dağlar yerleştiren ve iki denizin arasına engel koyan Allah mı? Allah’la birlikte başka ilâh mı var? Hayır! Doğrusu onların çoğu gerçeği bilmezler. “
Yani faydası ve zararı bulunmayan putlara tapmak mı daha hayırlıdır, yoksa yeryüzünü insanlar ve diğer varlıklar için üstündekileri sarsmayan istikrar yeri olarak kılan Allah mı?
Allah, yeryüzünde insan, hayvan ve bitkilerin sulanması için gayet hoş, tatlı ırmakları akıttı. Yeryüzünün üzerindekileri sarsmaması için yeryüzünü sağlamlaştıran ve iyice sabit kılan ulu dağları yarattı. Tatlı sularla tuzlu sular arasına bir perde yani tatlı suyun diğerinin tadıyla bozulmaması ve aralarındaki kesin farklılığın devam etmesi için bu iki suyun birbirleriyle karışmasını önleyecek bir engel koymuştur. Çünkü tatlı ve berrak su insan, hayvan, bitki ve meyveleri sulamak içindir. Denizlerdeki tuzlu su ise yağmurlar için kaynak olması ve genellikle tatlı su birikintilerinde meydana gelen kötü koku sebebiyle üzerindeki havanın bozulmaması, saf ve tertemiz olarak kalması içindir.
Bunu yapabilecek ve bu kâinatı yoktan var edebilecek bir başka ilâh var mı? Doğrusu o müşriklerin çoğu hakkı bilip ona uymazlar. İbadete lâyık olan ilâhın azametinin derecesini bilemezler.
Ayetteki birinci kısmın benzeri şu ayet vardır: “Sizin için yeryüzü bir istikrar yeri ve gökyüzünü bir bina (kubbe) şeklinde yaratan… Allah’tır.” (Mümin, 40/64).
İki deniz arasındaki engel ayetinin benzeri de şu ayettir: “İki denizi birbirine katan O’dur. Şu deniz tatlı ve susuzluğu gidericidir. Bu ise tuzlu ve acıdır. Allah bunların aralarına bir perde, engelleyici bir sınır koymuştur.” (Furkan, 25/53).
3- Yaratıkların Allah’a muhtaç olduklanyla ilgili genel deliller: “O taptıkları şeyler mi daha hayırlıdır, yoksa darda kalana kendisine dua ettiği zaman icabet eden, kötü durumu kaldıran ve sizi yeryüzünün halifeleri kılan (Allah) mı? Allah’la birlikte başka ilâh mı var? Ne kadar da az düşünüyorsunuz. “
Yani cansız, sağır ve sahte tanrılar mı daha hayırlıdır, yoksa sıkıntıda kalanın duasına kendisine niyaz ettiği zaman icabet eden Allah mı? Ayette geçen “muztarr” kelimesi darda kalan; hastalık, fakirlik ve mihnetini Allah Tealâ’ya arz etmeye mecbur kalan kişidir. Allah bu kimseden kötülüğü veya ona isabet eden fakirlik, hastalık, korku v.b. musibetleri kaldırır. Allah sizi yeryüzünde oturma ve tasarrufta bulunma hususunda sizden öncekilerin yerine varis kılar. Bir neslin yerine diğerini yerleştirir, selefe halef yapar.
Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Sizi yeryüzünün halifeleri kılan, size verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için kiminizi derecelerle kiminizin üstüne çıkaran O’dur.” (En’am, 6/165).
Bundan sonra Allah’la birlikte başka bir ilâhın varlığı düşünülebilir mi? Tek olan Allah’tan başka hiçbir kimse muktedir olabilir mi? Fakat Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetlerini, size hakkı irşad edenin, size doğru yolu gösterenin kim olduğunu pek az düşünüyorsunuz.
4- Yaratıkların Allah’a daha çok muhtaç olduğu özel vakitlerle ilgili deliller: “O taptıkları şeyler mi daha hayırlıdır, yoksa kara ve denizin karanlıklarında size yol gösteren, rüzgârları rahmetinden önce müjdeci olarak gönderen (Allah) mı? Allah’la birlikte başka ilâh mı var? Allah onların kendisine ortak koştukları şeylerden münezzehtir.”
Yani bu şaşkın sahte tanrılar mı daha hayırlıdır, yoksa gökte ve yerde yarattığı delillerle yolunu kaybettiğiniz zaman karada ve denizde karanlıklarda size yol gösteren Allah mı?
Nitekim Cenab-ı Hak bir başka ayette şöyle buyurmaktadır: “Yeryüzünde daha nice alâmetler (yarattı)… Yıldızla da insanlar yollarını bulurlar.” (Nahl, 16/16); “Karanın ve denizin karanlıkları içinde yollarını bulmanız için yıldızları yaratan O’dur.” (En’am, 6/97).
Yeryüzünü ölümünden sonra kendisiyle dirilttiği bereketli yağmurdan önce rüzgârları müjdeci olarak gönderen kimdir? Bunu yapacak Allah’tan başka ilâh var mıdır? Ulûhiyette tek ve kemâl sıfatlarıyla muttasıf olan Allah kendisiyle birlikte başka ilâha tapan müşriklerin şirkinden münezzehtir.
5- Mahlûkatı yoktan var etmek, haşir ve neşirle ilgili deliller: “O taptıkları şeyler mi daha hayırlıdır, yoksa bütün varlıkları yoktan var eden, sonra da tekrar diriltecek olan, sizi gökten ve yerden rızıklandıran Allah mı” Allah’la birlikte başka ilâh mı var? De ki: Eğer sözünüze sadık kimselerseniz delilinizi getirin.”
Yani bu âciz, sahte tanrılar mı daha hayırlıdır yoksa kudreti ve hakimiyetiyle mahlûkatı daha önce benzeri geçmemiş eşsiz bir şekilde yaratan, sonra onları öldüren, sonra da ikinci defa ilk hayata iade edecek olan Allah mı? Bir ayette de şöyle buyruluyor: “İlk defa var eden sonra da tekrar diriltecek olan O’dur.” (Burûc, 85/13).
“O mahlûkatı ilk defa yaratıp sonra tekrar diriltecek olandır. Bu O’na göre pek kolaydır.” (Rum, 30/27). Sizi gökten inen yağmurlarla ve yerin bereketlerinden yetiştirdiğiniz meyve ve sebzelerle rızıklandıran O’dur.
Allah’la birlikte bunu yapan başka bir ilâh bulunabilir mi ki Ona ortak kılınsın? Ey Rasul! De ki: Eğer siz kendi vicdanınıza ve başkalarına karşı doğru sözlü kimselerseniz başka tanrılara tapınmak şeklinde iddia ettiğiniz şeylerin doğruluğuna delâlet edecek delilinizi ortaya koyun, bakalım. Gerçek şudur ki onların, akıl sahibi bir kişinin kabul edeceği hiçbir hüccetleri ve delilleri yoktur. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Kim Allah’la birlikte bir başka ilâha buna dair hiçbir delili olmamasına rağmen taparsa, onun hesabı ancak Rabbi nezdindedir. Gerçek şudur ki kâfirler kurtuluşa eremiyeceklerdir.” (Mü’minûn, 23/117).
Ebu Hayyan diyor ki: Her sorunun başladığı şekilde sona ermesi uygun olmuştur. Ulvî ve süflî âlemi, yağmuru yağdırmak ve bahçeleri yetiştirmek gibi verdiği nimetleri zikredince bu ayeti “Hayır! Fakat onlar haktan uzaklaşan bir kavimdir.” ifadesiyle bitirdi. Yani onlar Allah’a ibadetten yüz çevirmektedirler. Yahut O’ndan yüz çevirip mahlûkata tapınmaktadırlar. Halbuki bu âlemi var edenden başkasına ibadet edilemez.