67

٦٧

لِكُلِّ نَبَاٍ مُسْتَقَرٌّ وَسَوْفَ تَعْلَمُونَ

(67) li külli nebeim müstekarruv ve sevfe ta’lemun

her haberin kararlaştırılmış bir zamanı vardır ve ilerde öğrenirsiniz

(67) For every message is a limit of time, and soon shall ye know it.

1. li kulli : hepsi için, herbiri için vardır
2. nebein : haber
3. mustekarrun : kararlaştırılmış (zaman)
4. ve sevfe : ve yakında
5. ta’lemûne : bileceksiniz

لِكُلِّ her birنَبَإٍ haberinمُسْتَقَرٌّkararlaştırılmış bir zamanı vardırوَسَوْفَ تَعْلَمُونَ yakında siz de bileceksiniz


SEBEB-İ NÜZUL

Hasen’den rivayete göre o şöyle anlatıyor: Bu âyet-i kerime “kiminizin hıncını kimine tattırmaya Kadir olan O’dur.” âyet-i kerimesi nazil olunca Allah’ın Rasûlü (sa) kalktı, abdest aldı ve Rabbından “ümmetine altlarından ve üstlerinden azâb gönderip de toptan helak buyurmamasını, İsrail oğullarına yaptığı gibi ümmetini bölük bölük edip birbirlerinin hınçlarını birbirlerine tattırmamasını.” istedi. Cibrîl inip: “Ey Muhammed! Rabbından dört şey istedin ya; ikisini sana verdi, diğer ikisini ise vermedi: Onları toptan helak edecek bir azâb altlarından ve üstlerinden onlara gelmiyecektir. Çünkü bu azâb, peygamberlerini yalanlamada ve gönderdiği kitabı reddetmede ittifak eden ümmetlere has kılınmıştır. Fakat onları bölük bölük kılıp birilerinin hıncını diğer birilerine tatıracaktır, Çünkü bu iki azâb Allah’ın gönderdiği kitabı ikrar edip peygamberlerini tasdik edenlere mahsus kılınmıştır. Yani senin ümmetin, günahlarının karşılığı olan azaba çarptırılacaklardır.” dedi ve ona (Zuhruf, 43/41) âyet-i kerimesi vahyolundu. Allah’ın Rasûlü (sa) kalktı ve yeniden Rabbına münacâtla: “Ey Rabbım, hangi musibet ümmetimin birbirine azâb ettiğini görmemden daha şiddetlidir ki?!” dedi de bunun üzerine (Ankebût, 29/2-3) âyetlerini, sonra da (Mü’minûn, 23/93) âyetini indirdi.

Zeyd ibn Eslem’den rivayette ise o şöyle anlatmış: “De ki: Üstünüzden ve altınızdan size azâb göndermeye, sizi bölük bölük yapıp kiminizin hıncını kimine tattırmaya Kadir olan O’dur…” âyet-i kerimesi nazil olunca Allah’ın Rasûlü (sa): “Benden sonra tekrar kılıçla birbirinizin boynunu vuran kâfirler olmayın, tekrar küfre dönmeyin.” buyurdu. Ashabı: “Ey Allah’ın Rasûlü, bizler, bir tek Allah’a ve senin, O’nun elçisi olduğuna şehadet ederken mi birbirimizin boynunu kılıçla vuracağız?” diye sordular, Efendimiz: “Evet.” buyurdular. Bazı kimseler: “Bu asla olmıyacak şeydir.” dediler de Allah Tealâ: “Bak, onlar iyice anlasınlar diye âyetlerimizi nasıl tafsil ediyoruz! Kavmin onu yalanladı. Halbuki o haktır. De ki: “Ben, üzerinize vekîl değilim. Her haberin bir müstekarrı vardır ve siz de yakında bileceksiniz.” (âyet: 65-67) âyetlerini indirdi.