١٠
اِذْ رَا نَارًا فَقَالَ لِاَهْلِهِ امْكُثُوا اِنّى انَسْتُ نَارًا لَعَلّى اتيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ اَوْ اَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
(10) iz raa naran fe kale li ehlihim küsu inni anestü naral lealli atiküm minha bi kabesin ev ecidü alen nari hüda
o zaman ateşi görmüş ve ailesine demişti ki siz (burada) durun ilerde ben bir ateş fark ettim belki ondan size bir kor getiririm yahut bulurum ateşin yanında bir yol gösterici
(10) Behold, he saw a fire: so he said to his family, tarry ye I perceive a fire perhaps I can bring you some burning brand therefrom, or find some guidance at the fire.
1. | iz reâ | : gördüğü zaman |
2. | nâren | : bir ateş |
3. | fe | : böylece, o zaman |
4. | kâle | : dedi |
5. | li ehlihimkusû (ehli-hi umkusû) | : ailesine |
6. | innî | : muhakkak ki ben |
7. | ânestu | : gördüm, farkettim |
8. | nâren | : bir ateş |
9. | leallî | : umulur ki ben, böylece ben |
10. | âtî-kum | : size getiririm |
11. | min-hâ | : ondan |
12. | bi kabesin | : bir kor |
13. | ev | : veya |
14. | ecidu | : bulurum, rastlarım |
15. | alen nâri (alâ en nâri) | : ateşin yanında |
16. | huden | : hidayet |