٥
وَلَا تُؤْتُوا السُّفَهَاءَ اَمْوَالَكُمُ الَّتى جَعَلَ اللّهُ لَكُمْ قِيَامًا وَارْزُقُوهُمْ فيهَا وَاكْسُوهُمْ وَقُولُوا لَهُمْ قَوْلًا مَعْرُوفًا
(5) ve la tü’tüs süfehae emvalekümül leti cealellahü leküm kiyamev verzükuhüm fiha veksuhüm ve kulu lehüm kavlem ma’rufa
vermeyin mallarınızı (harcayacağı yeri) bilmeyenlere Allah’ın sizin için yaptığı geçim kaynağı (olarak) onları rızıklandırın ve onları giydirin ve de onlara söyleyiniz sözün iyisini
(5) To those weak of understanding make not over your property, which Allah hath made a means of support for you, but feed and clothe them therewith, and speak to them words of kindness and justice.
1. | ve lâ tu’tû | : vermeyin |
2. | es sufehâe | : aklı ermeyen, mallarının değerini bilmeyenler, sefihler |
3. | emvâlekum(u) | : sizin mallarınızı |
4. | elletî | : o ki |
5. | ceale | : kıldı, yaptı |
6. | allâhu | : Allah |
7. | lekum | : sizin için, size |
8. | kıyâmen | : nizam ve emniyetini sağlayan, tasarrufunda olan |
9. | ve urzukûhum | : onları rızıklandırın |
10. | fîhâ | : onun içinde, orada |
11. | ve eksûhum | : onları giydirin |
12. | ve kûlû | : söyleyin, deyin |
13. | lehum | : onlar için, onlara |
14. | kavlen | : söz |
15. | ma’rûfen | : iyilikle, iyilik |
وَلَا تُؤْتُواvermeyin deالسُّفَهَاءَ aklı ermeyenlereأَمْوَالَكُمْ mallarınızıالَّتِي جَعَلَ kıldığıاللَّهُ Allah’ınلَكُمْ sizin içinقِيَامًاkıyam sebebi وَارْزُقُوهُمْ onları rızıklandırınفِيهَا onlardanوَاكْسُوهُمْ onları giydirinوَقُولُوا ve söyleyinلَهُمْ onlaraقَوْلًا sözمَعْرُوفًا güzel