٢١
وَمِنْ ايَاتِه اَنْ خَلَقَ لَكُمْ مِنْ اَنْفُسِكُمْ اَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا اِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُمْ مَوَدَّةً وَرَحْمَةً اِنَّ فى ذلِكَ لَايَاتٍ لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
(21) ve min ayatihi en haleka leküm min enfüsiküm ezvacel li teskünu ileyha ve ceale beyneküm meveddetev ve rahmeh inne fi zalike le ayatil li kavmiy yetefekkerun
O’nun mucizelerinden (biri de) sizin için yaratmasıdır kendi nefislerinizden zevceler onlarla sükunet bulasınız diye muhabbetiniz için yaptı sevgi ve merhamet şüphesiz bunda ibretler vardır düşünecek bir kavim için
(21) And among His Signs is this, that He created for you mates from among yourselves, that ye may dwell in tranquillity with them, and He has put love and mercy between your (hearts): verily in that are Signs for those who reflect.
1. | ve min âyâti-hi | : ve onun âyetlerinden |
2. | en halaka | : yaratması |
3. | lekum | : sizin için |
4. | min enfusi-kum | : sizin nefslerinizden |
5. | ezvâcen | : eşler, zevceler |
6. | li teskunû | : sükûn bulmanız için |
7. | ileyhâ | : ona |
8. | ve ceale | : ve kıldı |
9. | beyne-kum | : sizin aranızda |
10. | meveddeten | : sevgi, muhabbet |
11. | ve rahmeten | : ve rahmet |
12. | inne | : muhakkak ki |
13. | fî zâlike | : işte bunda vardır |
14. | le | : elbette, gerçekten, mutlaka |
15. | âyâtin | : âyetler, mucizeler, deliller |
16. | li kavmin | : bir kavim için |
17. | yetefekkerûne | : tefekkür eden |