35

٣٥

وَلَقَدْ تَرَكْنَا مِنْهَا ايَةً بَيِّنَةً لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ

(35) ve le kad terakna minha ayetem beyyinetel li kavmiy ya’kilun
Yemin olsun, (olanların başına gelenleri) orada bıraktık bir beyyine, ibret olarak aklını kullanan bir kavme

(35) And We have left thereof an evident Sign, for any people who (care to) understand.

1. ve lekad : ve andolsun ki
2. tereknâ : biz bıraktık
3. min-hâ : ondan
4. âyeten : âyet, delil
5. beyyineten : açıkça
6. li kavmin : kavim için
7. ya’kılûne : akıl eder, akıl edecek


AÇIKLAMA

“Lût’u da kavmine peygamber olarak gönderdik. O kavmine şöyle demiş­ti: Doğrusu siz sizden önceki âlemlerden hiçbirinin yapmadığı bir hayâsızlığı yapıyorsunuz.

Yani ey Rasulüm!. Kavmine ibret ve öğüt olması için Allah’ın Peygambe­ri Hz. Lût’un kıssasını anlat. Allah O’nu Sodom kasabası halkına gönderdiği zaman O onların yaptıklarını ve icat ettikleri çirkin fiillerini yadırgadı. On­ları yadırgamak, sakındırmak, azarlamak ve uyarmak için:

“Şeriata ve bozulmamış tabiata göre son derece çirkin bir fuhuş fiilini mi işliyorsunuz?” dedi. Sonra da bu yadırgamayı tekrar etti ve bu fuhşu açıkladı

“Siz hâlâ erkek erkeğe cinsî münasebette mi bulunacaksınız:” Yani siz kadınlara yaklaşır gibi erkeklere şehvetle yaklaşacak mısınız. Sizden önce Adem oğullarından hiçbir kimse bu fiili işlemedi.

2- “Yol kesiyorsunuz.” Yani insanların yoluna çıkıyorsunuz, yoldan ge­çenleri öldürmek, mallarını almak ve onlarla fuhuş yapmak suretiyle yoldan geçenlere ilişirsiniz.

3- “Toplantı yerinizde edepsizce davranırsınız.” Yani özel meclislerinizde birbirinizi yadırgamaksızın uygun olmayan söz ve davranışlarda bulunursu­nuz. Onlar gerçekten kötü ahlâk sahipleridir.

İmam Ahmed, Tirmizî, Taberanî, Beyhakî, İbni Cerir ve İbni Ebî Hatim Ümmü Hâni bt. Ebî Talib’den naklediyorlar:

“Toplantı yerinizde edepsizce davranırsınız” ayetini Rasulullah’a (s.a.) sordum. Buyurdular ki:

“Yoldan geçenlere çakıl taşı atıyorlar ve onlarla alay ediyorlardı. İşte on­ların işledikleri münker (edepsizce davranış) bu idi.”

İbni Abbas’tan (r.a.) rivayet edildiğine göre Lût kavmi içinde bilinen fu­huştan başka günahlar da vardı. Bunlardan bazıları şunlardı: Lût kavmi birbirlerine zulmediyorlar, birbirlerine küfrediyorlardı. Meclislerinde birbir­lerine çirkin davranışlarda bulunuyorlar, yoldan geçenlere çakıl taşı atıyor­lar, tavla ve satranç oynuyorlar, koçlarını boynuz döğüşü yaptırıyorlar, par­maklarının uçlarını kına ile boyuyorlar, erkekler kadın elbiseleri giyerek on­lara özeniyorlar, kadınlar erkek elbiseleriyle onlara özeniyorlar, yoldan her geçen kimseye zalimce yol vergisi yüklüyorlardı. Bütün bunlarla birlikte on­lar Allah’a şirk koşuyorlardı. Onlar ellerinde ilk defa Lûtîlik ve İstimna gö­rülen kavim idiler.

Mücahid “münker” kelimesini “Islık çalma, güvercinle oynama, mecliste dilenme” olarak tefsir etmiştir.

Bunun üzerine onların cevabı şöyle oldu:

“Lût’a kavminin cevabı sadece: Eğer sen sözüne sadık kimselerden isen bize Allah’ın azabını getir bakalım! demek oldu.”

Yani Lût kavminin hayasızlık ve diğer çirkin fiillerinden nehyedilmeleri üzerine cevabı, küfürleri, alay etmeleri ve inatçılık yapmaları sebebiyle şu şekilde olmuştur:

– Eğer sen bizi tehdit ettiğin konuda doğru sözlü isen bizi tehditte bu­lunduğun azabı derhal getir.

Bu ifade Hz. Lût’un kavmine yaptığı öğüdün başlangıcında idi. Hz. Lût kavminin durumunu yadırgamaya devam edince kavmi bir başka ayette gel­diği gibi: “Bunları kasabanızdan çıkarın. Onlar tertemiz olan kimselerdir!” (Araf, 7/82) demişlerdi.

Hz. Lût (a.s.) kavminin davetini kabul etmelerinden ümidini kesince Allah’tan kavmine karşı kendisine yardım etmesini istedi ve şöyle dua etti:

“Ey Rabbim! Şu bozgunculuk çıkaran kavme karşı bana yardım et.” Ya Rabbi yeryüzünde fuhuş icad ederek fesat çıkaran bu kavme karşı bana des­tek ol, dedi.

Bilindiği gibi peygamberlerden hiçbir peygamber bir kavmin yokluğu­nun varlığından daha hayırlı olduğu kanaatine varmadıkça o kavmin helaki­ni istememiştir.

Nitekim Hz. Nûh (a.s.) şöyle dua etmişti: “Eğer sen onları bırakırsan kullarını yoldan çıkarırlar, kötüden, nankör kimseden başka da evlât doğur­mazlar. ” Yani onlar hakkında ne şu anda ne de gelecekteki akıbetleri açısın­dan hiçbir hayır ve hiçbir fayda ümit edilmemektedir.

Allah Onun duasını kabul etti ve Ona yardım etmek üzere azap melek­lerini gönderdi. “Elçilerimiz İbrahim’e müjde ile geldikleri zaman “Biz şu ka­sabanın halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalimdirler.” dediler.”

Yani Allah melekleri gönderdi: Onlar da misafir suretinde İbrahim aleyhisselâm’a uğradılar. O da onlara misafirlere yapılması gereken muameleyi yaptı. Onların yemek arzuları olmadığını görünce korktu. Melekler de Ona sıcak muamele etmeye ve kendisine Sâre isimli hanımından “İshak” isimli salih bir evlât ve ardından “Yakup” isimli bir torun olacağı müjdesini verdi­ler.

Daha sonra da kendilerinin Lût kavmini helak etmek için gönderildikle­rini, zira bu kavmin inkâr etmeleri, peygamberlerini yalanlamaları, fesatçı­lık ve hayasızlıkta devam etmeleri sebebiyle kendi kendilerine zulmeden bir kavim olduklarını haber verdiler.

Hz. İbrahim (a.s.) belki melekler mühlet verirler, belki Allah onlara hi­dayet nasip eder diye o kavmi müdafaa etmeye başladı. Kardeşinin oğlu Lût’a acıdı. Hz. İbrahim (a.s.):

“Orada Lût da var, deyince melekler şöyle dediler: Biz orada kimin bu­lunduğunu çok iyi biliyoruz. Lût’u da ailesini de mutlaka kurtaracağız. Yal­nız karısı hariç. O helak edilecek kimselerdendir.”

Yani Hz. İbrahim Hz. Lût’a acıyarak:

– O kasabada Lût da var. O zalim değildir. O bir rasuldür, dedi. Elçi me­lekler:

– Biz orada bulunan müminleri ve kâfirleri senden daha iyi biliriz. Biz Lût’u, ailesini ve O’na iman eden ashabını helak olmaktan kurtaracağız. An­cak hanımı hariç. O helak olacak kimselerdendir. Zira O kavminin küfrünü, hakkı tecavüzü ve pisliklerini onaylıyordu, dediler.

Elçi melekler daha sonra Lût’a geldiler ve yakışıklı gençler suretinde O’nun huzuruna girdiler. Hz. Lût onları görünce daraldı. Bu olayı şöyle nak­letmektedir:

“Elçilerimiz Lût’a gelince o bunlar sebebiyle tasalandı, onlar sebebiyle göğsü daraldı. Elçiler: Korkma, üzülme. Çünkü biz seni de aile halkını da kurtaracağız. Yalnız hanımın müstesna. O geride (azap içinde) kalacaklar­dan oldu, dediler.”

Elçi olan melekler güzel yüzlü beşer suretinde Lût’a gelince Hz. Lût bunların durumu sebebiyle kaygılandı. Onlara kavminin ilişmesinden kork­tu. Melekler de kendi durumlarını ifade etmek üzere Hz. Lût’a şöyle dediler: Sen bizim için korkma. Senin sefil kavmine yapacağımız şeylerden dolayı da üzülme. Biz onlara azap etmek üzere geldik. Biz seni de ve senin mümin mensuplarını da kurtaracağız. Ancak hanımın hariç. Zira O onlarla fesat üzerinde anlaşma yaptığı için helak olacaklardandır. Hz. Lût’un hanımı kav­mine O’nun misafirlerini göstermişti. Ayrıca kavmini savunan ve onların fiil­lerinden razı olan bir kadın idi.

Sonra da azabı şu sözleriyle tavsif ettiler: “Onların işledikleri hayâsızlık yüzünden biz bu kasaba halkının üstüne mutlaka gökten bir azap indirece­ğiz.” Yani biz Sodom kasabası halkına fasıklıkları sebebiyle gönüllerini tir tir titretecek şiddetli, muazzam bir azap indireceğiz.

Bu azap onları yerin dibine geçirecek bir sarsıntı idi. Onların kasabala­rının yeri Lût Gölü (ölü deniz) oldu. Cebrail aleyhisselâm onların kasabaları­nı yerden söküp aldı. Sonra da onları göğe kaldırdı. Daha sonra da ters yüz etti. Allah kuşları ve Rabbin tarafından işaretlenmiş taşları gönderdi. Bu olay zalimlerden uzak değildir. Onlar kıyamet günü insanlar arasında en şiddetli azaba uğrayacaktır.

Bunun için Allah Tealâ şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki biz aklını kullanan bir topluluk için (bu kasabadan geriye) apaçık bir ibret bıraktık.” Yani biz bu kasabadan bazı harap olmuş evleri ya da onların haberlerini düşünen ve akıllarıyla olayların farkında olan bir top­lum için öğüt ve ibret vesilesi, apaçık gözle görülen bir alâmet olarak geriye bıraktık. Nitekim Cenab-ı Hak buyuruyor ki: “Siz sabahladığınızda ve gece­leyin onların yanından geçiyorsunuz. Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?”