56

٥٦

وَيَجْعَلُونَ لِمَا لَا يَعْلَمُونَ نَصيبًا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ تَاللّهِ لَتُسَْلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَفْتَرُونَ

(56) ve yec’alune li ma la ya’lemune nasiybem mimma razaknahüm tellahi le tüs’elünne amma küntüm tefterun
bir şey bilmeyenlere hisse ayırıyorlar verdiğimiz rızıktan Allah’a yemin olsun ki sorumlu tutulacaksınız siz yaptığınız iftiradan

(56) And they (even) assign, to things they do not know, a portion out of that which we have bestowed for their sustenance by Allah, ye shall certainly be called to account for your false inventions.

1. ve yec’alûne : ve yapıyorlar (ayırıyorlar)
2. li mâ : şeyleri
3. lâ ya’lemûne : bilmiyorlar
4. nasîben : bir nasip, bir pay
5. mimmâ (min mâ) : o şeylerden
6. razaknâ-hum : onları rızıklandırdık
7. tallâhi : Allah’a yemin olsun
8. le tus’elunne : mutlaka sorgulanacaksınız
9. ammâ (an-mâ) : şeylerden
10. kuntum : siz oldunuz
11. tefterûne : iftira ediyorsunuz