85

    RevelationCuzPageSurah
    38 23457Sad(38)

٨٥

لَاَمْلََنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ اَجْمَعينَ

(85) le emleenne cehenneme minke ve mimmen tebiake minhüm ecmeiyn
Şüphesiz cehennemi senin gibiler ile dolduracağım ve sana tâbi olanların hepsi ile

(85) That I will certainly fill Hell with thee and those that follow thee every one.

1. le : mutlaka
2. emleenne : dolduracağım
3. cehenneme : cehennem
4. min-ke : senden
5. ve mimmen (min men) : ve kimselerden
6. tebia-ke : sana tâbî oldu
7. min-hum : onlardan
8. ecmaîne : hepsi


AÇIKLAMA
Adem Aleyhisselam Kıssası:

“Rabbin o zaman meleklere demişti ki: “Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.” Yani Ey Muhammed (s.a.)! İnsanlığın babası Adem’in yaratılış kıssasını hatırla. Yüce Allah, meleklere, “Muhakkak ki ben bir be­şer yaratacağım ki o, Adem ve onun soyudur.” buyurmuştu. Buradaki “ça­murdan” ifadesi, suyla karışık toprak demektir. Nitekim bir başka ayette de şöyle buyurulmuştur: “Andolsun biz insanı pişmemiş çamurdan, değiş­miş cıvık çamurdan yarattık.” (Hicr, 15/26)

“Onu biçimlendirip ona ruhumdan üflediğim zaman derhal ona secde­ye kapanın.” Yani onu yaratma işini tamamlayıp da ona düzgün bir şekil verip yaratılışını mükemel bir tarzda gerçekleştirdiğim ve onu, hayatı ol­mayan cansız bir madde iken canlı yaptığım zaman ona secde edin. Bura­daki secde “ibadet secdesi” değil, selamlama ve saygı secdesidir. Yüce Allah’ın bu emri, secdeyi gerekli kılan bir emirdir. Yine buradaki “ruh üfle­me” de, Hz. Adem’e hayat maddesi verilmesinin temsilî olarak anlatımıdır. Dolayısıyla burada ne üfürme, ne de üfürülen söz konusudur.

“Bunun üzerine bütün melekler toptan secde ettiler.” Yani bütün melek­ler Allah’ın emrini yerine getirdiler ve secde ettiler. Onlardan, secde etme­yen bir tek melek bile kalmadı ve onlar, ayrı ayrı değil, aynı anda topluca secdeye kapandılar.

“Yalnız İblis etmedi. Büyüklük tasladı ve kâfirlerden oldu.” Yani İblis dışında bütün melekler secde ettiler. İblis ise büyüklük tasladı ve secde edenlerden olmadı. Şeytan, bu emri yerine getirmenin Allah’a itaat olduğu­nu bilememişti. Onun bu büyüklenmesi, küfür büyüklenmesi idi. Neticede o, Allah’ın emrine muhalefeti, secde etmekten geri durması ve büyüklenerek Allah’a itaatten kaçınması sebebiyle kâfirlerden oldu. Yahut da o, Allah’ın ilminde kâfirlerden idi.

“Rabbin ona buyurdu ki: “Ey iblis! İki elimle yarattığıma secde etmek­ten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü tasladın? Yoksa yücelerden mi ol­dun?” Yüce Allah ona şöyle buyurdu: Ey iblis! Seni Adem’e secde etmekten alıkoyan, ona secde etmeni engelleyen nedir? O Adem ki, onu yaratmayı, anne baba vasıtası olmaksızın ben üzerime aldım ve onu vasıtasız yarattım. Sen ona secde etmekten kendini şu an için mi büyük görüyorsun, yok­sa sen böyle birşey yapmanın yakışmayacağı daha yüce olan kimselerden mi idin? Bu ifadelerden murat, her iki şıkkın da inkârıdır. İblis cevaben şöyle dedi: “Ben ondan hayırlıyım. Beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın.” Yani muhakkak ben Adem’den hayırlıyım. Zira ben ateşten yaratılmış bir mah­lûkum, Adem ise çamurdan yaratılmıştır. İblis’in iddiasına göre ateş ça­murdan daha hayırlı ve şereflidir. Çünkü ateşte yücelik ve yükseklik vasfı vardır. Toprak ise sönük ve ıssızdır; ateşe göre değeri düşüktür.

“Buyurdu ki: “Haydi çık oradan. Sen kovuldun.” Allah Tealâ şöyle bu­yurdu: Cennet’ten -veya göklerden, yahut melekler zümresinden- çık! Zira sen artık yıldızlar vasıtasıyla taşlanmış, Allah’ın rahmetinden kovulmuş ve her türlü hayırdan uzaklaştırılmış birisin.

“Ve şüphesiz ki ceza gününe kadar lanetim senin üzerinedir.” Yani seni kovmuşluğum, dünya durdukça, ceza ve kıyamet gününe kadar sürecek ve devam edecektir. Sonra ahirette de iblis, hak ettiği ilâhi gazap ve cezaya çarptırılacaktır.

“Dedi: Ey Rabbim! O halde insanların yeniden diriltilecekleri güne ka­dar bana mühlet ver.” Yani iblis şöyle dedi: Rabbim! Bana, beni canlı tuta­rak mühlet ver ve beni insanların, yani Adem ve onun soyunun öldükten sonra diriltileceği güne kadar yaşat, hemen öldürme. İblis’in maksadı böy­lece Allah’ın rahmetinden kovulmasına sebep olan Adem (a.s.)’den intikam almaktır.

“Buyurdu: “Haydi sen mühlet verilenlerdensin.” Allah Tealâ şöyle bu­yurdu: Haydi sen, Allah’ın, mahlukâtın son bulmasını takdir ettiği güne kadar mühlet verilenlerdensin. Mahlukâtın hayatının son bulması, Sur’a ilk üfürüleceği zamandır. İblis, ölümden kurtulmak için öldükten sonra di­rilme gününe kadar mühlet istemiştir. Çünkü kendisine dirilme gününe kadar mühlet verilirse ölmeyecektir. Yüce Allah ise ona, dirilme gününe kadar değil, Sur’a ilk üfürüleceği vakte kadar mühlet vermiştir. İblis, ken­disine bu süre tanınınca helâktan emin olmuş, şımarıp azgınlaşmış, şöyle diyerek meydan okumuştur:

“Senin izzetine andolsun ki, ben de artık, içlerinden ihlâsa erdirilmiş kulların müstesna, onların hepsini muhakkak azdıracağım.” Yani senin izzetine (hakimiyet ve kahrına) yemin ediyorum ki, şehevî arzuları kendile­rine süslü ve çekici göstererek ve kendilerini şüphelere sevkederek ademoğullarını yoldan saptıracağım. Yalnız sana taat için seçtiğin, dalâletten, hevâya ve şeytana uymaktan koruduğun kimseler müstesna. Zira ben onları aldatıp saptırmaya muktedir değilim. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmak­tadır: “Benim halis kullarıma karşı senin bir gücün yoktur. Sen ancak sana uyan azgınları azdırabilirsin.” (Hicr, 15/42)

Allah Tealâ iblis’e şöyle karşılık veriyor: “Buyurdu: İşte bu doğru. Ve şu gerçeği söyleyeyim: Andolsun cehennemi senden ve onlar içinde sana uyan kimselerden dolduracağım.” Yani Allah Tealâ şöyle buyurdu: Ben Hakk’ım -veya- cehennemi iblis’ten ve ona uyanlardan doldurmak benden bir haktır. Ve ben hakkı söylüyorum: Mu­hakkak cehennemi, senin cinsinden olan şeytanlardan ve Adem’in soyundan sana uyan kimselerden dolduracağım. Zira onlar, kendilerini dalâlete ve azgınlığa çağırdığın zaman sana itaat ettiler. Bu, Allah Tealâ’nın iblis hakkındaki yeminidir ve Yüce Allah, iblis ve onun tabilerini cehenneme atacağına ve cehennemi onlarla dolduracağına yemin etmiştir. Zemahşerî, “Ve şu gerçeği söyleyeyim.” kavl-i ilâhisi hakkında şöyle der: Yani ben hak­tan başka birşey söylemem. Bu ifade, kendisiyle yemin edilen lafzın hikâ­yesi tarzında gelmiştir. Burada ifadenin tekidi ve güçlendirilmesi vardır