٥٥
وَمَا مَنَعَ النَّاسَ اَنْ يُؤْمِنُوا اِذْ جَاءَهُمُ الْهُدى وَيَسْتَغْفِرُوا رَبَّهُمْ اِلَّا اَنْ تَاْتِيَهُمْ سُنَّةُ الْاَوَّلينَ اَوْ يَاْتِيَهُمُ الْعَذَابُ قُبُلًا
(55) ve ma menean nase ey yü’minu iz cae hümül hüda ve yestağfiru rabbehüm illa en te’tiyehüm sünnetül evveline ev ye’tiyehümül azabü kubüla
mani olan nedir? geldiği zaman insanların inanmalarına onlara hidayet gösterici ve Rablerinden bağışlanmalarını istemelerini ancak kendilerine gelmesini öncekilerin sünnetinin yahut azabın bir anda karşılarına gelmesini beklenmeleridir
(55) And what is there to keep men from believing, now that guidance has come to them, nor from praying for forgiveness from their Lord, but that (they ask that) that ways of the ancients be repeated with them, or the wrath be brought to them face to face?
1. | ve mâ menea | : ve men eden şey |
2. | en nâse | : insanlar |
3. | en yu’minû | : mü’min olmak |
4. | iz câe-hum | : onlara geldiği zaman |
5. | el hudâ | : hidayet |
6. | ve yestagfirû | : ve mağfiret isterler, dilerler |
7. | rabbe-hum | : onların Rab’leri |
8. | illâ | : den başka, sadece |
9. | en te’tiye-hum | : onlara gelmesi |
10. | sunnetu el evvelîne | : evvelkilerin sünneti |
11. | ev | : veya |
12. | ye’tiye-hum | : onlara gelir |
13. | el azâbu | : azap |
14. | kubulen | : karşı karşıya kalarak |