3

٣

لَنْ تَنْفَعَكُمْ اَرْحَامُكُمْ وَلَا اَوْلَادُكُمْ يَوْمَ الْقِيمَةِ يَفْصِلُ بَيْنَكُمْ وَاللّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصيرٌ

(3) len tenfe’akum erhamukum ve la evladukum yevmel kiyameti yefsilu beynekum vallahu bima ta’melune basiyrun
Akrabalık size fayda sağlamaz evlatlarınız kıyamet günü (Allah) aranızı ayıracaktır Allah yaptıklarınızı görendir

(3) Of no profit to you will be your relatives and your children on the Day of Judgment: He will judge between you: for Allah sees well all that ye do.

1. len tenfea-kum : size fayda sağlamaz
2. erhâmu-kum : sizin akrabalarınız
3. ve lâ : ve değil, olmaz
4. evlâdu-kum : sizin evlâtlarınız
5. yevme el kıyâmeti : kıyâmet günü
6. yafsilu : ayıracak
7. beyne-kum : sizin aranızı
8. ve allâhu : ve Allah
9. bi mâ : şeyi
10. ta’melûne : yapıyorsunuz
11. basîrun : en iyi görendir

لَنْ تَنفَعَكُمْsize bir yarar sağlayabilirأَرْحَامُكُمْne yakınlarınızوَلَا أَوْلَادُكُمْve ne de çocuklarınızيَوْمَ günüالْقِيَامَةِkıyametيَفْصِلُ ayıracaktırبَيْنَكُمْsizin aranızıوَاللَّهُ muhakak ki Allahبِمَا تَعْمَلُونَyaptıklarınızıبَصِيرٌ en iyi görendir

AÇIKLAMA

“Ey iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları dostlar edinmeyin. Onlara sevgi ulaştırıyorsunuz.” Yani ey Allah’ı ve Rasulünü tasdik edenler! Benim de sizin de düşmanınız olanları kendinize dost ve yardımcı edinmeyin. Yoksa aranızdaki bu sevgi sebebiyle peygam­berin ve müminlerin haberlerini onlara ulaştırmaya kalkarsınız. Bu ayet-i kerime ne şekilde olursa olsun kâfirlere karşı sevgi beslemenin nehyedildiğine delâlet eder.

Buna benzer daha pek çok ayet-i kerime vardır. Mesela: “Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin, onlar birbirinin dost­larıdır. Sizden onları dost edinen onlardandır.” (Maide, 5/51).

“Müminler, müminleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmesinler.” (Ali İmran, 3/28). İlk ayet ağır ve kat’i bir tehdit ihtiva etmektedir.

Bu nehyin iki sebebi ayetin devamında şöyle ifade edilmektedir: “Hal­buki onlar Hak ‘tan size geleni inkâr etmişlerdi. Peygamberi de sizi de Rabbiniz Allah’a iman ediyorsunuz diye çıkarıyorlardı onlar.” Yani onlar Allah’ı, peygamberi ve size gelen Kur’an’ı ve hidayeti inkâr ettiler. “Onlar, sırf “Rabbimiz Allah’tır” dedikleri için haksız yere yutlarından çıkarılmış olanlardır.” (Hac, 22/40), “Onlardan sırf Aziz ve Hamid olan Allah’a iman ettikleri için intikam aldılar.” (Buruc, 85/9) ayetlerinde de ifade edildiği gi­bi müşrikler Hz. Peygamberi ve müminleri Mekke’den, Allah’a iman edip ibadetlerini sadece O’na yaptıkları için çıkardılar.

Sonra Allah Tealâ onlarla dostluktan kaçınılmasını teşvik ederek şöy­le buyurdu:

a) “Eğer siz benim yolunda cihad için, benim rızamı aramak için çık­mışsanız…” Yani eğer siz benim yolumda cihad için, benim rızamı kazan­mak için çıktıysanız onları dost edinmeyin, benim de sizin de düşmanımız olan bu kişileri dost bilmeyin. Zira bunlar size ve dininize olan kin ve öfke­lerinden dolayı sizi yurtlarınızdan çıkarıp mallarınızdan ettiler.

b) “Onlara halâ gizli muhabbet mi besleyeceksiniz? Halbuki ben gizle­diğinizi de açıkladığınızı da çok iyi bilenim.” Yani bu sevgiden dolayı onla­ra gizlice Hz. Peygamber’in ve müminlerin planlarını ve haberlerini ulaştı­rıyorsunuz. Halbuki ben açıklananları da gönüllerden geçenleri de, en iyi bilenim.

c) “İçinizden kim bunu yaparsa muhakkak ki hak yoldan sapmış olur.” Yani, sizden kim düşmanları dost edinirse doğru ve hak yolu kaybetmiş, kendisini cennete ve Allah’ın rızasına ulaştıracak yoldan çıkmış olur.

Sonra Allah Tealâ, kâfirlerle dostluğu men eden ve ister Mekke’de is­ter başka yerde olsun müşriklerin düşmanlığına delâlet eden üç husus da­ha zikrederek şöyle buyurdu:

“Eğer sizi ele geçiririlerse hepinizin düşmanları olacaklar, ellerini dil­lerini kötülükle size uzatacaklardır. Zaten onlar inkâr etmenizi isterler.” Ya­ni onlar sizinle karşılaşırlarsa içlerindeki düşmanlığı açığa vuracaklar ve size karşı harp açarak vurup kırmak suretiyle ellerini, sövüp saymak sure­tiyle dillerini size uzatacaklardır. Onlar sizin dinden dönüp Rabbinizi in­kâr ederek küfre dönmenizi temenni ederler, hiçbir hayra nail olmamanızı çok isterler, size karşı hem gizli hem açık düşmanlıkları vardır. Böyleleriyle siz nasıl dost olursunuz?

Yukarıda da geçtiği gibi bu aynı zamanda onlara karşı düşmanlığa bir teşviktir.

Sonra yüce Allah din ve iman rabıtasının dostluk ve akrabalık rabıta­sından daha kuvvetli, daha üstün ve daha faydalı olduğunu zikrederek şöyle buyurdu:

“Ne hısımlarınız ne evlâtlarınız size asla fayda veremez. Kıyamet günü Allah aranızı ayıracaktır. Allah yaptıklarınızı görür.” Yani kıyamet günü evlâtlarınızın ve akrabalarınızın size asla bir yardımı dokunmayacaktır ki -nüzul sebebinde zikredilen Hatıb b. Ebi Beltea kıssasında olduğu gibi- bu­nu elde etmek için onlara dost görünesiniz. Bilakis orada size faydası dokunacak şey, Allah’ın emrettiği kâfirlere düşman olma, onlarla dostluk kurmama, iman bağlarını ve din kardeşliğini kuvvetlendirme gibi hareketlerinizdir. Allah ahirette sizi ayıracak O’na itaat edeni cennete, etmeyeni ce­henneme koyacaktır. Allah bütün amellerinize muttalidir ve hayır veya şer hepsinin karşılığını verecektir.

Yani Allah Tealâ sizin hakkınızda şer murat ederse akrabalık fayda vermez; Allah’ın gazabını celbedecek şeylerle onları memnun etmeye kal­karsanız onların size asla bir yararı dokunmayacaktır. Müslümanlardan kim onları memnun etmek için akrabası ile küfür üzere ittifak ederse hüs­rana uğramış ve amelleri boşa gitmiştir. Bir peygamberin akrabası bile ol­sa Allah’tan gelecek azaba karşı hiçbir kimsenin akrabalığı ona fayda vermez. Şu ayetler bunu ifade etmektedir: “Sur’a üflendiği zaman artık o gün aralarında ne soy sop (çekişmesi) vardır ne de birbirlerini soruştururlar.” (Müminun, 23/101), “O gün kişi biraderinden, anasından babasından, ka­rısından ve oğullarından kaçar. O gün bunlardan herkesin kendine yeter bir işi (derdi) vardır.” (Abese, 80/34-37). Şu halde sevgi Allah için olmazsa kıyamet günü fayda vermez.

Ahbed b. Hanbel, Müslim ve Ebu Davud’un Enes’ten rivayet ettikleri­ne göre biri “Ya Rasulallah babam nerede?” dedi. Rasulullah (s.a.) “Cehen­nemde.” dedi. Adam dönüp giderken Rasulullah (s.a.) onu çağırdı ve “Be­nim babam ve senin baban cehennemde!” dedi