57

٥٧

وَظَلَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْغَمَامَ وَاَنْزَلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوى كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَارَزَقْنَاكُمْ وَمَاظَلَمُونَا وَلكِنْ كَانُوا اَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ

(57) Ve zallelna aleykümül ğamame ve enzelna aleykümül menne ves selva külu min tayyibati ma razaknaküm ve ma zalemuna ve lakin kanu enfüsehüm yazlimun

Ve üzerinize buluttan bir gölge yaptık ve üzerinize indirdik kudret helvası ve bıldırcın güzel ve temiz olandan yeyin size rızık olarak verdiğimiz şeyden bize zulüm etmiyorlar lakin onlar kendi nefislerine zulüm ediyorlardı

(57) And we gave you the shade of clouds and sent down to you manna and quails, saying: “Eat of the good things We have provided for you:” (but they rebelled): to Us they did no harm, but they harmed their own souls.

1. ve : ve
2. zallelnâ : gölgeledik, gölge yaptık
3. aleykum : sizin üzerinize
4. el gamâme : bulut
5. ve : ve
6. enzel-nâ : biz indirdik
7. aleykum : sizin üzerinize
8. el menne : kudret helvası
9. ve : ve
10. es selvâ : bıldırcın
11. kulû : yeyin
12. min : den
13. tayyibâti : temiz olanlar, helâl olanlar
14. : şey(ler)
15. razaknâ-kum : sizi rızıklandırdık
16. ve : ve
17. mâ zalemû-nâ : bize zulmetmediler
18. ve : ve
19. lâkin : lâkin, fakat
20. kânû : oldular
21. enfuse-hum : kendi nefsleri, kendileri
22. yazlimûne : zulmediyorlar

وَظَلَّلْنَاgölge yaptıkعَلَيْكُمْüzerinizeالْغَمَامَbulutu daوَأَنزَلْنَاindirdikعَلَيْكُمْsizeالْمَنَّkudret helvasıوَالسَّلْوَىve bıldırcınكُلُواyiyinمِنْ طَيِّبَاتِgüzel şeylerden مَا رَزَقْنَاكُمْrızık olarak verdiğimiz وَمَا ظَلَمُونَاonlar bize zulmetmediler وَلَكِنْfakatكَانُواidilerأَنفُسَهُمْkendi nefislerineيَظْلِمُونَzulmetmekte