10

١٠

عَلَى الْكَافِرينَ غَيْرُ يَسيرٍ

(10) ‘alelkafiriyne ğayru yesiyrin
Kâfirler için kolay değildir

(10) Far from easy for those without Faith.

1. alâ el kâfirîne : kâfirlere
2. gayru : değil
3. yesîrin : kolay

عَلَى الْكَافِرِينَkâfirlereغَيْرُ hiç değildirيَسِيرٍ kolay


AÇIKLAMA

“Ey örtünüp bürünen kalk ve artık uyar!” Ey elbiselerine örtünmüş, yani vahyin ilk inişi sırasında meleği görmekten korktuğundan ötürü elbi­selerini üzerine örtmüş olan peygamber! Kalk ve Mekkelileri korkut. Müs­lüman olmadıkları takdirde onları azaptan sakındır.

“Ve yalnız Rabbini yücelt, elbiseni temizle.” İbadetinde, konuşmanda, bütün hallerinde Allah’ı yücelt, O’nu büyük olmakla nitelendir. O ortağı bulunmaktan pek büyüktür. Elbiseni temiz tut, pisliklerden, necasetten onları kolla. Katade dedi ki: Elbiseni masiyetlerden, günahlardan temiz tut. Araplar bir kimse sözünde durmayarak Allah’ın ahdine bağlı kalma­yan kimseden “Elbiseleri kirli” diye söz ederler. Sözünde durup dürüst olan bir kimseden de “Elbiselerini temiz tutan” diye söz ederlerdi. Her iki açık­lama da doğrudur. Maddi temizlik genellikle manevi temizlik, yani masi­yetlerden uzak kalmakla olur. Aksi de doğrudur. Çünkü pislikler pekçok günahla birlikte bulunur.

Ayet-i kerime putlara ibadet edenlerin söylediklerinden Allah’ı tazim edip yüceltmeye, temizliğe, ahlâkı güzelleştirmeye ve günahlardan, masi­yetlerden uzak durmaya delildir.

“Pisliklerden uzak dur.” Putları, heykelleri terket, onlara ibadet etme. Çünkü bu azaba sebeptir. Dünyada ve ahirette azaba götüren bütün yolları ve masiyetleri bırak, onlardan uzaklaş. Ayet-i kerime her türlü masiyetten sakınmanın gerektiğine delildir.

Bütün bunların Peygamber efendimize yasaklanması, onun bunların herhangi birisini işlediği anlamına gelmez. Aksine o bir önder olduğundan ötürü emre onunla başlanmıştır ve bu, bunları terketmeyi devamlı sürdür­mek gerektiğini ifade eder. Bu ayet Yüce Allah’ın şu buyruklarına benze­mektedir: “Ey Peygamber! Allah’tan kork, kâfirlere ve münafıklara itaat et­me.” (Ahzab, 33/1); “Musa kardeşi Harun’a: Kavmim arasında yerime geç, ıslah et, fesadçıların yoluna da uyma, dedi.” (Araf, 7/142) Peygambere ya­pılan bu tür hitablardan maksat devamlılığı ve başkasının ona tabi olması­nı emretmek ve fesad ve bozgunculuktan uzak kalmayı sürdürmektir.

“Çok görerek minnet etme” arkadaşlarına ve başkalarına onlara bunu çok görerek vahyi tebliğ ederek başa kakma yahut bir kimseye herhangi bir şey verecek olursan onu Allah için ver. Verdiklerini de insanlara minnet edip başına kakma ya da yaptığın hayrı çok görerek zaafa düşme. Çünkü “minnet etme” Arapçada zaaf göstermek anlamına da gelir.

“Rabbin için sabret.” Onların eziyetlerine Rabbin için sabredip katlan. Çünkü sana verilen görev pek büyüktür. Araplar da, Arap olmayanlar da ona karşı seninle savaşacaktır. Sen de bunun üzerine Allah için sabret. Ay­nı şekilde Allah’a itaati ve ibadeti de sürdürerek sabret. Peygamber (s.a.)’e davetinde izlemesi gereken yolun gösterilmesinden sonra Yüce Allah bed­bahtlara olan tehdidini de açıklayarak şöyle buyurmaktadır:

“Çünkü o boruya üfürüldüğü zaman; işte o gün oldukça zor bir gündür. Kâfirlere hiç de kolay değildir.” Sen onların eziyetlerine sabredip katlan. Çünkü önlerinde pek dehşetli bir gün vardır. O günde yaptıklarının akıbe­tini, cezasını göreceklerdir. Sur’a kabirlerden kalkıp dirilmek için ikinci de­fa üfürüleceği vakit, işte o vakit kâfirler için hiç de kolay olmayan, oldukça ağır ve çetin bir gündür.

İbni Ebi Hatim, İbni Ebi Şeybe ve İmam Ahmed’in rivayetlerine göre İbni Abbas Yüce Allah’ın: “Çünkü o boruya üfürüldüğü zaman…” buyruğu hak­kında dedi ki: Rasulullah (s.a.) buyurdu ki: Sura üfürecek olan, Sur’u alıp ağzına yerleştirmiş, boynunu kendisine ne zaman üfürme emri verilecek di­ye bükmüşken nasıl rahat edebilirim? Bunun üzerine Rasulullah (s.a.)’ın as­habı ona: Peki bize ne emredersin, ey Allah’ın Rasulü? diye sordular. O şöyle buyurdu: “Hasbunallah ve ni’me’l-vekil alallahi tevekkelnâ: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir. Biz Allah’a tevekkül ettik.” deyiniz, diye buyurdu.