٣١
وَعَلَّمَ ادَمَ الْاَسْمَاءَ كُلَّهَا ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلءِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُنى بِاَسْمَاءِ هؤُلَاءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقينَ
(31) Ve alleme ademel esmae külleha sümme aradahüm alel melaiketi fe kale embiuni bi esmai haülai in küntüm sadikiyn
Ve Ademe bütün isimleri öğretti sonra onları meleklere sordu haber verin bana dedi isimlerini şunların eğer doğru söyleyenlerseniz
(31) And He taught Adam the names of all things then He placed them before the angels, and said: “Tell Me the names of these if ye are right.”
1. | ve | : ve |
2. | alleme | : öğretti |
3. | âdeme | : Âdem |
4. | el esmâe | : isimler |
5. | kulle-hâ | : onun hepsi |
6. | summe | : sonra |
7. | arada-hum | : onlara arz etti |
8. | alâ | : … e |
9. | el melâiketi | : melekler |
10. | fe | : o zaman, öyleyse, haydi |
11. | kâle | : dedi |
12. | enbiû-nî | : bana haber verin |
13. | bi esmâe | : isimleri ile, isimleri |
14. | hâulâi | : bunlar |
15. | in | : eğer |
16. | kuntum | : siz iseniz |
17. | sadikîne | : sadıklar, doğru söyleyenler |
وَعَلَّمَöğrettiآدَمَadem’eالْأَسْمَاءَisimleriكُلَّهَاbütünثُمَّsonraعَرَضَهُمْonları göstererekعَلَى الْمَلَائِكَةِmeleklereفَقَالَbuyurduأَنْبِئُونِيbana haber verin بِأَسْمَاءِisimleriyleهَؤُلَاءbunlarıإِنْeğerكُنتُمْisenizصَادِقِينَdoğru kimseler