٣٢
قَالَتْ فَذلِكُنَّ الَّذى لُمْتُنَّنى فيهِ وَلَقَدْ رَاوَدْتُهُ عَنْ نَفْسِه فَاسْتَعْصَمَ وَلَءِنْ لَمْ يَفْعَلْ مَا امُرُهُ لَيُسْجَنَنَّ وَلَيَكُونًا مِنَ الصَّاغِرينَ
(32) kalet fe zalikünnellezi lümtünneni fih ve le kad ravedtühu an nefsihi festa’sam ve leil lem yef’al ma amuruhu le yüscenenne ve leyekunem mines sağirin
(kadın) dedi ki işte böyle kimse bu beni kendisi hakkında ayıpladığınız gerçekten ben bunun nefsinden murat almak istedim fakat o bunu yapmaktan çekindi yemin ederim eğer emrettiğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve zelillerden olacaktır
(32) She said: this is he whom you did blame me for his love about him and indeed I sought to secude him but he refused. and now if he did not do what I order him he shall certainly be cast into prison, and (what is more) be of the company of the vilest!
1. | kâlet | : dedi (kadın) |
2. | fe zâlikunne | : işte bu |
3. | ellezî lumtunne-nî | : beni kınadığınız kimse |
4. | fîhi | : onunla, onun hakkında |
5. | ve lekad | : ve andolsun ki |
6. | râvedtu-hu | : onu elde etmeye çalıştım, elde etmek istedim |
7. | an nefsi-hi | : onun nefsinden |
8. | fe ista’same | : o zaman imtina etti, aşırı derecede, şiddetle sakındı |
9. | ve lein | : ve eğer |
10. | lem yef’al | : yapmazsa |
11. | mâ | : şeyi |
12. | âmuru-hu | : ona emrettiğim |
13. | le yuscenenne | : mutlaka zindana atılacak |
14. | ve le yekûne | : ve mutlaka olacak, olarak |
15. | min es sâgırîne | : küçük düşenlerden |