31

٣١

وَجَعَلْنَا فِى الْاَرْضِ رَوَاسِىَ اَنْ تَميدَ بِهِمْ وَجَعَلْنَا فيهَا فِجَاجًا سُبُلًا لَعَلَّهُمْ يَهْتَدُونَ

(31) ve cealna filerdi ravasi ente mide bihim vecealna fiha ficacen sübülel leallehüm yehtedun
yeryüzünde sabit dağlar var ettik oradakiler sarsılmasın diye yeryüzünde oluşturduk geçitler, yollar tâ ki onlar hidayeti bulsunlar

(31) And we have set on the earth mountains standing firm, lest it should shake with them, And We have made therein Broad highways (between mountains) For them to pass through: That they may receive guidance.

1. ve ceal-nâ : ve biz kıldık
2. fî el ardı : yeryüzünde
3. revâsiye : dağlar
4. en temîde bi : sarsması
5. him : onlar, onları
6. ve ceal-nâ : ve kıldık
7. fîhâ : orada
8. ficâcen : geniş yollar, iki dağ arasındaki geniş geçit yerleri
9. subulen : sebîller, yollar
10. lealle-hum : umulur ki böylece onlar
11. yehtedûne : hidayete ererler