3

    RevelationCuzPageSurah
    92 476Nisa(4)

٣

وَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تُقْسِطُوا فِى الْيَتَامى فَانْكِحُوا مَا طَابَ لَكُمْ مِنَ النِّسَاءِ مَثْنى وَثُلثَ وَرُبَاعَ فَاِنْ خِفْتُمْ اَلَّا تَعْدِلُوا فَوَاحِدَةً اَوْ مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُكُمْ ذلِكَ اَدْنى اَلَّا تَعُولُوا

(3) ve in hiftüm illa tuksitu fil yetama fenkihu ma tabe leküm minen nisai mesna ve sülase ve ruba’ fe in hiftüm ella ta’dilu fe vahideten ev ma meleket eymanüküm zalike edna ella teulu

eğer korkarsanız adaletle davranamayacağınızdan yetimlerin (haklarında) nikah edin sizin için helal olan kadınlardan ikişer üçer dörder eğer korkarsanız adalet yapamayacağınızdan bir kadın veya sahip bulunduğunuz cariyenizle (yetinin) bu daha uygundur adaletli davranmanıza

(3) If ye fear that ye shall not be able to deal justly with the orphans, marry women of your choice, two, or three, or four but if ye fear that ye shall not be able to deal justly (with them). Then only one, or (a captive) that your right hands possess. That will be more suitable, to prevent you from doing injustice.

1. ve in hıftum : korkarsanız
2. ellâ : …ma
3. tuksitû : adaletle davranmak
4. : içinde
5. el yetâmâ : yetimler hakkında
6. fe inkihû : o zaman nikâh edin
7. : şeyi
8. tâbe : helâl olan, hoşunuza giden
9. lekum : sizin için
10. min : …den, …dan
11. en nisâi : kadınlar
12. mesnâ : ikişer
13. ve sulâse : üçer
14. ve rubâa : dörder
15. fe : art?k, öyleyse
16. in hıftum : korkarsanız
17. ellâ : …ma, …me
18. ta’dilû : adaletle davranacağınız
19. fe : artık
20. vâhideten : bir adet, bir (kişi)
21. ev mâ : veya
22. meleket : sahip olduğunuz
23. eymânukum : kendi elinizin altındaki
24. zâlike : o
25. ednâ : çok yakın, daha yakın, daha az, en az
26. ellâ : …ma, …me
27. teûlû : zulmetmeniz, haksızlık etmeniz

وَإِنْ خِفْتُمْ korkarsanızأَلَّا تُقْسِطُواadaletsizliktenفِي hakkındaالْيَتَامَى yetim kızlarفَانكِحُوا nikahlayınمَا طَابَ helal olanلَكُمْ sizin içinمِنَ النِّسَاءِ kadınlardanمَثْنَى ikişerوَثُلَاثَ üçerوَرُبَاعَ dörderفَإِنْ خِفْتُمْ yine korkarsanızأَلَّا تَعْدِلُوا adaletsizliktenفَوَاحِدَةً bir taneأَوْ veyaمَا مَلَكَتْ sahip olduğu vardırأَيْمَانُكُمْ sağ ellerinizinذَلِكَişte buأَدْنَى daha uygundurأَلَّا تَعُولُوا ayrılmamanız için


SEBEB-İ NÜZUL

Hz. Aişe’den rivayete göre o şöyle demiştir: “Eğer yetim kızlar hakkında korkarsanız.” âyet-i kerimesi yetim kızlar hakkındadır. Şöyle ki: Yetim kız bir kişinin yanında olur, o kişi o kızı beğenmediği halde malına tama ederek onu nikâhlar sonra ona zarar verir ve onunla muaşereti güzel olmaz. İşte âyet-i ke­rime böyle durumlar hakkında nazil olmuştur.  Bu haberin Buhârî’deki rivayetinde âyetin nüzulü kaydı yoktur ve âyetin bir tefsiri gibi tak­dim edilmiştir.  Müslim’deki rivayette ise nüzul kaydı ile birlikte bazı fazlalıklar vardır, şöyle ki: “Eğer yetim kızlar hakkında adaletli davranamıyacağınızdan korkarsanız…” âyeti hakkında Hz. Aişe şöyle demiştir: Bir adam hakkında nazil oldu ki yanında yetim bir kız vardır, onun hem velisi, hem varisidir. O yetim kızın malı vardır ve o kız hakkında onunla çekişecek konumda kimse de yoktur. Malı için onu nikahlamaz, ona zarar verir ve kötü muaşerette bulunur. Bunu takip eden hadiste yetim kıza verilen zarar biraz daha net ifade edilmiştir: “Yetim kız, malına ortak olduğu bir adamın yanındadır da o adam kızı kendisi nikahlamak istemez, bir başkasıyla da evlenmesinden de hoşlanmaz ki malına bir başkası ortak olmasın. Onu evlenmekten alakor. Yani ne onunla evlenir, ne de bir başkasıyla evlendirir.  Taberî’de Hz. Aişe’den gelen başka bir rivayette “Yanında bu­lunduğu velisinden başka ona sahip çıkacak kimsesi olmıyan yetim kızı, malı başkasına gitmesin diye bir başkasıyla da nikahlamaz, ona böylece zarar verir, ona kötü muamele eder.” ayrıntıları vardır.

Müslim’de Hz. Aişe’den, yukardakilerden biraz daha ayrıntılı bir rivayet daha vardır. Şöyle ki: Urve ibnu’z-Zubeyr Hz. Aişe’ye “Eğer yetim kızlar hakkında adaletli davrananııyacağınızdan korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.” âyetini sormuş da o şöyle demiştir: Ey kız kardeşimin oğlu o, öyle yetim bir kızdır ki velisinin yanında olup malında velisine ortaktır. Malı ve güzelliği velisinin hoşuna gider de bir başkasının o kıza vereceği kadar mehir vermekten kaçınarak onun mehrinde adaletli davranmadan onunla evlenmek ister. İşte müslümanlar, o kıza verilebilecek en yüksek mehri vererek mehirlerinde adalete riayetle evlenmeleri dışında onları nikâh lamaktan men’edildi ler ve onlar dışında hoşlarına giden kadınlarla evlenmekle emrolundular.

Sonra insanlar bu âyet-i kerimenin inmesinden sonra yine Hz. Peygamber (sa)’den kadınlar hakkında fetva istemeye devam ettiler de Allah Tealâ “Senden kadınlar hakkında fetva isterler. De ki: “Onlar hakkında fetvayı size Allah veriyor: Kendilerine yazılmış olanı vermediğiniz ve nikâhlamayı istemediğiniz yetim kızlar hakkında, mağdur çocuklar hakkında ve yetimlere insafla bakmanız hakkında kitabda sizlere okunup duran âyetler var. Hayır olarak ne işlerseniz şüphesiz Allah onu Alîm’dir.” (Nisa, 4/127) âyetini indirdi. Bu âyetteki “kitabda sizlere okunup duran âyetler” Allah Tealâ’nın “Eğer yetim kızlar hakkında adaletli davranamıyacağınızdan korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.” buyurduğu ilk âyettir. Allah Tealâ’nın diğer âyetteki “nikâhlamayı istemediğiniz yetim kızlar.” kavlindeki istememezlik sizden birinin koruması altındaki yetim kızm malının az olması ve kendince yeteri kadar güzel bulmaması halinde onu nikahlamak istememesidir. Yetim kızların velilerinin malı ve güzelliği az olan yetim kızları nikâhlamaktaki isteksizlikleri sebebiyle, malı ve güzelliği sebebiyle nikahlamak istedikleri yetim kızlarını adalete riayet etmeleri şartıyla olanı dışında nikâhlamaktan men’edildiler.

Yine Hz. Aişe’den gelen bir rivayette o, durumu müşahhas hale getirerek şöyle demiştir: Bir adamın yanında yetim bir kız vardı. Bu kızın bir hurma bahçesi vardı ve o adam o kızdan eş olarak bir beklediği yokken sırf o bahçdsi için onu nikahladı da onun hakkında bu âyet-i kerime nazil oldu.  Yine Hz. Aişe der ki: Bu âyet-i kerimenin nüzulünden sonra insanlar kadınlar hakkında fetva istemeye ve sorularına devam ettiler de Allah Tealâ “Senden kadınlar hakkında fetva isterler…” (Nisa, 4/127) âyetini indirdi.

Saîd ibn Cubeyr’den: Allah Tealâ, Muhammed (sa)’i peygamber olarak gönderdiğinde bir şeyle emrolunup onu yapmaları, bîr şey kendilerine yasaklanıp da onu terketmeleri dışında müslümanlar diğer hallerinde câhiliye âdetleri ne ise onlar üzerinde idiler. Nihayet yetimler (hakkında ne yapmaları gerektiği­ni) sordular da Allah Tealâ “Eğer yetim kızlar hakkında adaletli davranamamak-tan korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.” âyetini indirdi.

Saîd ibn Cubeyr, Katâde, Rebî\ Dahhâk ve Suddî ise mes’eleye başka bir yönden yaklaşıyorlar de diyorlar ki: “Câhiliye devrinde insanlar yetimleri malı hakkında dikkatli davranırken kadınlar konusunda kendilerini tamamen serbest görür; diledikleriyle diledikleri şekilde evlenir, bazan adaletli davranırken bazan da adalete hiç riayet etmezlerdi. Buna binaen “Yetimlere mallarını verin…” âyeti nazil olduğu gibi Allah Tealâ bir de “Eğer yetim kızlar hakkında adaletli davranamıyacağınızdan korkarsanız sizin için helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.” âyetini indirdi. Vâlibî rivayetinde tbn Abbâs der ki: Allah Tealâ burada şöyle buyuruyor: Yetimler hakkında nasıl adaletli davranamamaktan korkuyorsanız aynı şekilde kadınlar hakkında adalete riayet edememekten korkun ve hakkını tam olarak yerine getirebileceğinizden fazlasıyla  evlenmeyin.  Çünkü  acizlik ve  zayıflıkta  kadınlar  da yetimler gibidirler.