165

١٦٥

اَوَ لَمَّا اَصَابَتْكُمْ مُصيبَةٌ قَدْ اَصَبْتُمْ مِثْلَيْهَا قُلْتُمْ اَنّى هذَا قُلْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اَنْفُسِكُمْ اِنَّ اللّهَ عَلى كُلِّ شَىْءٍ قَديرٌ

(165) e ve lemma esabetküm müsiybetün kad esabtüm misleyha kultüm enna haza kul hüve min indi enfüsiküm innellahe ala külli şey’in kadir

böyle iken isabet ederse size bir musibet size isabet edenlerin mislide onlara (oldu) bu nereden dediniz de ki: o nefislerinizin hatasındandır şüphesiz Allah her şeye kadirdir

(165) What when a single disaster smites you, although ye smote (your enemies) with one twice as great, do ye say? whence is this? say (to them): it is from yourselves: for Allah hath power over all things.

1. e ve lemmâ : ve … olduğu zaman
2. asâbet-kum : size isabet etti
3. musîbetun : bir musibet, bela
4. kad asabtum : isabet etmişti
5. misley-hâ : onun iki misli, iki katı
6. kultum : dediniz
7. ennâ hâzâ : bu nasıl
8. kul : de, söyle
9. huve : o
10. min indi enfusi-kum : sizin kendi nefsinizden
11. inne allâhe : muhakkak ki Allah
12. alâ kulli şey’in : her şeye
13. kadîrun : kaadirdir, kudret sahibi

أَوَلَمَّا أَصَابَتْكُمْ size gelince miمُصِيبَةٌmusibetقَدْ أَصَبْتُمْ uğrattığınızمِثْلَيْهَا iki katınaقُلْتُمْ dedinizأَنَّى neredenهَذَا buقُلْ de kiهُوَ oمِنْ عِنْدِ أَنْفُسِكُمْ kendinizdendirإِنَّ şüphesizاللَّهَ Allahعَلَى كُلِّ شَيْءٍ her şeyeقَدِيرٌ kadirdir


SEBEB-İ NÜZUL

Ömer ibnu’l-Hattâb anlatıyor: “Uhud günü olunca, Bedr’de esir ettikleri müşriklerden, onları serbest bırakma karşılığında fidye almaları üzerine ceza­landırıldılar; onlardan yetmişi öldürüldü (şehid oldu), Hz. Peygamber (sa)’in ashabı bozularak kaçtılar, rabâiyye (ön yan) dişi kırıldı, başındaki miğfer kırıldı, başına battı ve kanı yüzüne aktı ve “Size, (Bedr’de) onların başına iki katını getirdiğiniz bir musibet gelip çatınca mı “Bu nereden geldi?” dediniz?…” âyet-i kerimesi nazil oldu.  Bedr Gazvesi olduğunda henüz Hz. Peygamber ve müslümanlara esir alma ve onları fidye karşılığında serbest bırakma izni verilmemiş ve hattâ esir almaları o zaman Enfal, 8/67 âyeti ile kı­nanmıştı ki inşaallah yerinde gelecektir.