٣٠
فَلَمَّا اَتيهَا نُودِىَ مِنْ شَاطِءِ الْوَادِ الْاَيْمَنِ فِى الْبُقْعَةِ الْمُبَارَكَةِ مِنَ الشَّجَرَةِ اَنْ يَا مُوسى اِنّى اَنَا اللّهُ رَبُّ الْعَالَمينَ
(30) felemma etaha nudiye min şatiil vadil eymeni fil buk’atil mübaraketi mineş şecerati ey ya musa inni enellahü rabbül alemin
Nihayet oraya varınca nida edildi vadinin sağ kıyısından o mübarek yerdeki ağaçtan ya Musa kesinlikle benim ben Allah’ım alemlerin Rabbi
(30) But when he came to the (fire), a voice was heard from the right bank of the valley, from a tree in hallowed ground: O Moses! Verily I am Allah, the Lord of the Worlds.
1. | fe | : böylece, artık |
2. | lemmâ | : olduğu zaman |
3. | etâ-hâ | : oraya geldi |
4. | nûdiye | : nida edildi, seslenildi |
5. | min | : den |
6. | şâtıı el vâdi | : vadi tarafı |
7. | el eymeni | : sağ taraf |
8. | fî | : de |
9. | el buk’ati | : yer |
10. | el mubâreketi | : mübarek |
11. | min eş şecerati | : ağaçtan |
12. | en yâ mûsâ | : ey Musa |
13. | innî | : muhakkak ben |
14. | ene allâhu | : Ben Allah’ım |
15. | rabbu | : Rab |
16. | el âlemîne | : âlemler |