٣٢
وَاِذْ قَالُوا اللّهُمَّ اِنْ كَانَ هذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَاَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ اَوِ اءْتِنَا بِعَذَابٍ اَليمٍ
(32) ve iz kalü llahümme in kane haza hüvel hakka min indike fe emtir aleyna hicaratem mines semai evi’tina bi azabin elim
o zaman dediler ki Allahım eğer bu senin tarafından gelen bir haksa semadan üzerimize taş yağdır yahut bize elim bir azap ver
(32) Remember who they said: O Allah if this is indeed the truth from thee, Rain down on us a shower of stones from the sky, or send us a grievous penalty.
1. | ve iz | : ve olmuştu |
2. | kâlû allâhumme | : onlar “Allah’ım” dediler |
3. | in | : eğer, ise |
4. | kâne | : idi, oldu |
5. | hâzâ | : bu |
6. | huve el hakka | : o hak, gerçek |
7. | min indi-ke | : senin katından |
8. | fe emtir | : o zaman yağdır |
9. | aleynâ | : üzerimize |
10. | hıcâreten | : taş |
11. | min es semâi | : gökten, semadan |
12. | ev i’ti-nâ | : veya bize getir |
13. | bi azâbin elîmin | : acı azabı |
وَإِذْ hani bir zamanقَالُوا demişlerdiاللَّهُمَّ Allah’ımإِنْ eğerكَانَ iseهَذَا buهُوَ الْحَقَّ hakمِنْ عِنْدِكَ senin katından olanفَأَمْطِرْ hemen yağdırعَلَيْنَا üzerimizeحِجَارَةً taşمِنْ السَّمَاءِ göktenأَوْ ya daائْتِنَا bize gönderبِعَذَابٍ bir azapأَلِيمٍdaha acıklı