4

    RevelationCuzPageSurah
    109 28550Saff(61)

٤

اِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الَّذينَ يُقَاتِلُونَ فى سَبيلِه صَفًّا كَاَنَّهُمْ بُنْيَانٌ مَرْصُوصٌ

(4) innellahe yuhibbul leziyne yukatilune fi sebilihi saffen keennehum bunyanun mersusun
Muhakkak Allah sever kendi yolunda çarpışanları kenetlenmiş bir bina gibi saf olarak

(4) Truly Allah loves those who fight in His Cause in battle array, as if they were a solid cemented structure.

1. inne : muhakkak
2. allâhe : Allah
3. yuhibbu : sever
4. ellezîne : onlar
5. yukâtilûne : savaşırlar
6. fî sebîli-hî : onun yolunda, kendi yolunda
7. saffen : saflar halinde, saf bağlayarak
8. keenne-hum : onlar sanki ….. gibi
9. bunyânun : binalar
10. mersûsun : birleştirilmiş, birleştirilerek kuvvetlendirilmiş

إِنَّ şüphesizاللَّهَ Allahيُحِبُّ severالَّذِينَ يُقَاتِلُونَçarpışanlarıفِي سَبِيلِهِkendi yolundaصَفًّا saf bağlayarakكَأَنَّهُمْ بُنيَانٌbirbirlerine bina gibiمَرْصُوصٌ kenetlenmiş


AÇIKLAMA

“Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah’ı teşbih eder. O üstündür, hikmet sahibidir.” Yani akıl sahibi olsun veya olmasın, göklerde ve yerdeki varlık­ların hepsi Allah’ı teşbih eder, Onun azametini, kudretini, vahdaniyetini ve bütün kemal sıfatlarını kabul eder. O kuvvetlidir, galiptir ve mağlup edilmesi mümkün olmayacak şekilde kullarının üzerinde hakimdir, işlerin­de ve sözlerinde, yarattıklarını idare etmede ve onları irşad edip işlerini yönlendirmede hikmet sahibidir.

Sonra Allah Tealâ ahlakî ve amelî faziletleri tavsiye ederek şöyle bu­yurdu:

“Ey iman edenler, yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” Yani Allah’a ve peygamberine iman edenler, niçin söylediğinizin aksini yapıyorsu­nuz? Bu, söz verip de sözünde durmayanlara karşı bir cevaptır. İbni Kesir şöyle dedi: Selef alimlerinden, vaad edilen şey ister kişinin lehine ister aleyhine olsun yerine getirilmesinin vacip olduğunu söyleyenler, bu ayeti delil getirmişlerdir. Ayrıca Buhari ve Müslim’in rivayet ettiği şu hadisi de hüccet almışlardır: Rasulullah (s.a.) şöyle buyurdu: “Münafığın alâmeti üç­tür: Söz verdiği zaman sözünden döner, konuştuğu zaman yalan söyler, emanete hıyanet eder.” Bir başka sahih hadiste şöyle buyurur: “Şu dört şey kimde bulunursa halis bir münafık olur. Bunlardan bir tanesi bulunursa onu terkedinceye kadar o kişide münafıklık özelliklerinden biri vardır.” Rasulullah sözünden dönmeyi de bunların arasında zikretti.

İmam Malik’e göre vaadedip söz veren kişi vaadettiği şahsı bir sıkıntı­ya düşürecekse, mesela “Evlen, sana her gün şu kadar para vereceğim.” de­se, o da buna güvenerek evlense bu vaadinde durması vaciptir, çünkü buna bir insan hakkı taalluk etmiştir.

Cumhura göre vaadine vefa göstermek her ne kadar manevî ve insanî açıdan vacip olsa da kazaen (mahkeme nazarında bir hak ifade etmesi açı­sından) vacip olmaz. Yine bu ulema bu ayeti de şöyle anladılar: Bu ayet ba­zılarının üzerine cihadın farz olmasını temenni etmeleri ve farz olunca da bir kısmının bu vaadden dönmeleri üzerine nazil olmuştu. Dolayısıyla bu­rada vaadinde durmanın vücubuna dair bir delâlet yoktur. Şu ayet-i kerimeler de bunun benzeridir: “Kendilerine “Ellerinizi (savaştan) çekin, nama­zı dosdoğru kılın, zekâtı verin.” denilen kimselere bakmaz mısın? Şimdi on­ların üzerine muharabe farz kılınınca içlerinden bir zümre, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha şiddetli bir korku ile korkuyorlar. Onlar “Ey Rabbimiz! Üzerimize şu muharebeyi niçin farz kıldın? Bizi yakın bir zamana kadar geciktirmeli değil miydin.” dediler. De ki: “Dünyanın fayda­sı pek azdır, ahiret ise sakınanlar için elbet daha hayırlıdır. Siz hurma çekirdeğinin ince ipliği kadar bile haksızlığa uğratılmayacaksınız.”

“Nerede olursanız olun, isterse tahkim edilmiş yüksek kalelerde bulu­nun ölüm size yetişir.” (Nisa, 4/).

“İman etmiş olanlar “Keşke cihad hakkında bir sure indirilmiş olsay­dı” derler. Hükmü açık bir sure indirilip onda savaş zikredilince de kalple­rinde bir maraz olanların sana, ölümden dolayı bayılmış kişinin bakışı gibi baktıklarını görürsün.” (Muhammed, 47/20).

Sonra Yüce Allah sözü ile fiili birbirini tutmayanları zemm ederek şöyle buyurdu:

“Yapmayacağınız şeyi söylemeniz, Allah yanında şiddetli bir buğza se­bep olur.” Yani söylediğiniz sözü bırakıp başkasını yapmanız büyük bir gü­nahtır. Zira sözden dönme, enaniyeti sevmenin, başkalarının çıkarını, onu­runu ve vaktini hiçe saymanın, fertler ve cemaatler arası güveni ihlal et­menin bir göstergesidir. Sözden dönme dönen için ne kadar kötü ve çirkin­dir. İşte bu yüzden bütün insanlar nazarında kötü olduğu ve nefretle karşılandığı gibi Allah nezdinde de şiddetle buğz edilen ve cezalandırılan bir ha­reket sayılmıştır.

Savaşı terkedip kaçanları kötüleyip kınamasına mukabil Allah cihada koşanları methederek şöyle buyurdu:

“Allah kendi yolunda kenetlenmiş bir yapı gibi saf bağlayarak savaşanları sever.” Yani Allah savaşanlardan razı olur, bir saf halinde, arada boşluk kalmaksızın birbirine kenetlenmiş muhkem bir yapı gibi, yerlerin­den oynatılamayan sıralanmış kütleler halinde Allah yolunda savaşanlara sonsuz sevaplar verir.

Bu ayet-i kerimede şu hususlara işaret edilmektedir: Düşmanlarıyla savaşırken müminlerin nasıl bir ve bütün halinde duracakları, değişik bir üslûp ile cihada teşvik, müminlerin kuvveti ve Allah’ın emrini yerine getir­me konusunda asla gecikmeksizin titizlik göstermeleri, savaş meselesinin ciddiyet, dikkat ve itina, birlik ve kararlılık içinde ve dayanışma halinde uygulanması lazım geldiği, gevşeklik göstermeden büyük bir gayret ve azimle sürdürülüp, düşmanın ölümden asla korkmayan kararlı kalplerle karşılanması gerektiği… İşte kuvvetli ümmetler şerefini böyle korur, hey­bet ve haysiyetini böyle pekiştirir, başkalarının saygısını böyle kazanır