38

٣٨

اَمْ يَقُولُونَ افْتَريهُ قُلْ فَاْتُوا بِسُورَةٍ مِثْلِه وَادْعُوا مَنِ اسْتَطَعْتُمْ مِنْ دُونِ اللّهِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقينَ

(38) em yekulunefterah kul fe’tu bi suratim mislihi ved’u menisteta’tüm min dunillahi in küntüm sadikiyn

yoksa “onu uydurdu” mu diyorlar de ki hemen onun misli gibi bir sure getirin gücünüz yettiği kişileri de çağırın Allah’tan başka eğer sizler doğru söyleyenlerdenseniz

(38) Or do they say, he forged it? say: bring then a like unto it, and call (to your aid) anyone you can, besides Allah, if it be ye speak the truth!

1. em : yoksa, veya, öyle mi
2. yekûlûne ifterâ-hu : onu uydurdu mu
3. kul : de, söyle
4. fe’tû : öyleyse getirin
5. bi sûretin : bir sure
6. misli-hi : onun gibi, onun eşi benzeri
7. ved’û (ve ud’û) : ve çağırın
8. men isteta’tum : gücünüzün yettiği kimse(leri)
9. min dûni allâhi : Allah’tan başka
10. in kuntum : eğer siz, iseniz
11. sâdikîne : doğru söyleyenler, sadıklar