12

١٢

اِذْ يُوحى رَبُّكَ اِلَى الْمَلءِكَةِ اَنّى مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذينَ امَنُوا سَاُلْقى فى قُلُوبِ الَّذينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْاَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ

(12) iz yuhiy rabbüke ilel melaiketi enni meaküm fe sebbitüllezine amenu seülkiy fi kulubillezine keferur ru’be fadribu fevkal a’naki vadribu minhüm külle benan

o zaman vahy ediyordu Rabbin meleklerine şüphesiz ben sizinle beraberim haydi iman edenlere sebat veriniz salacağım kafirlerin kalplerine korku hemen boyunlarının üzerine vurun onların bütün parmaklarına vurun

(12) Remember thy Lord inspired the angels (with the message): “I am with you: give firmness to the Believers: I will instil terror into the hearts of the Unbelievers: smite ye above their necks and smite all their finger tips off them.”

1. iz yuhî : vahyettiği zaman
2. rabbu-ke : senin Rabbin
3. ilâ el melâiketi : meleklere
4. ennî : muhakkak ben
5. mea-kum : sizinle beraberim
6. fe sebbitû ellezîne : artık sebat verin, destek olun o kimselere
7. âmenû : inananlar, âmenû olanlar
8. se ulkî : ilka edeceğim, atacağım, vereceğim
9. fî kulûbi : kalplerine
10. ellezîne keferû : kâfir olan kimseler
11. er ru’be : korku
12. fadribû (fe idribû) : o zaman vurun
13. fevka : üzerine
14. el a’nâkı : boyunlar
15. vadribû (ve idribû) : ve vurun
16. min-hum : onlardan
17. kulle : tüm, bütün, hepsi
18. benânin : parmaklar, parmak uçları

إِذْ يُوحِي o zaman şöyle vahyediyorduرَبُّكَ Rabbinإِلَى الْمَلَائِكَةِ meleklereأَنِّي muhakkak benمَعَكُمْ sizinle beraberimفَثَبِّتُوا sebat verinالَّذِينَ آمَنُوا iman edenlereسَأُلْقِي ben salacağımفِي قُلُوبِkalplerineالَّذِينَ كَفَرُوا küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenlerinالرُّعْبَ korkuفَاضْرِبُوا o halde vurunفَوْقَ üstüneالْأَعْنَاقِ onların boyunlarınınوَاضْرِبُوا vurunمِنْهُمْ onlarınكُلَّ bütünبَنَانٍ parmaklarına