72

٧٢

ثُمَّ نُنَجِّى الَّذينَ اتَّقَوْا وَنَذَرُ الظَّالِمينَ فيهَا جِثِيًّا

(72) sümme nüneccillezinet tekav ve nezeruz zalimine fiha cisiyya

sonra muttakileri kurtaracağız ve zalimleri bırakacağız orada diz üstü vaziyette

(72) But we shall save those Who guarded against evil, and we shall leave the wrongdoers therein, (Humbled) to their knees.

1. summe : sonra
2. nuneccîllezînettekav : takva sahiplerini kurtaracağız
3. ve nezeru : ve bırakacağız
4. ez zâlimîne : zulmedenler, zalimler
5. fîhâ : orada
6. cisiyyen : diz üstü çökmüş olarak


AÇIKLAMA
“İnsan der ki: Ben öldükten sonra mı diriltilip çıkartılacağım?” Öldükten sonra dirilişi inkâr eden müşrik kâfir, ölümden sonra tekrar dirilişini uzak bir ihtimal görerek hayret ve şaşkınlıkla ölüp toprak olduktan sonra kabrinden canlı olarak nasıl çıkartılıp hesaba çekileceğini sorar. Buradaki bu söz müşrik ve kâfir olan her kişiye isnad edilmiştir. Bu sözü onların ancak belli bir kısmı söylemiş olmasına rağmen böyle bir isnadın tümüne yapılmasının sebebi, muayyen kimselerin söylediği bu söze razı oluşlarıdır.

Bu ayet-i kerimenin benzeri diğer ayet-i kerimeler de vardır: “Eğer şaşıyorsan asıl şaşılacak olan: Acaba biz toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız? demeleridir.” (Ra’d, 13/5); “İnsangörmez mi ki, biz onu bir nutfedenya rattık? Öyleyken o apaçık bir hasım kesiliveriyor. Kendi yaratılışını unutarak bize bir misal verdi ve dedi ki: Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek? De ki: Onları ilk defa yaratan onları diriltecektir. O her hilkati en iyi bilendir.” (Yâ-Sîn, 36/77-79).

Öldükten sonra tekrar diriltilmenin mümkün olacağının delili de şudur: “Kendisi önceden bir şey değilken onu bizim yarattığımızı insan hiç düşünmez mi?” Şu inkarcı insan niçin ilk yaratılışı üzerinde düşünmüyor? Biz onu yoktan var ettik. Varlığı söz konusu değilken onu yarattık. O neden ilk yaratılışı tekrar diriltilmeye delil görmüyor? Halbuki ilk yaratma tekrar iade etmekten daha hayret verici ve üzerinde daha çok düşünülmesi gereken bir iştir.

Bunun ifade ettiği anlam şudur: Şanı Yüce Allah insanı önce hiç bir şey değilken yaratıp var etti. Hatta o daha önce tamamıyla yokluktu. Onu bir varlık haline getirdikten sonra yeniden (ölümden sonra) bir daha ilk haline döndüremez mi? Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: ‘Yaratıkları ilkin yoktan var eden, sonra da tekrar iade eden O’dur ve bu Ona daha kolaydır. ” (Rum, 30/27). Sahih hadis-i şerifte de şu ifadeler yer almaktadır: “Yüce Allah buyuruyor ki: Ademoğlu beni yalanladı, halbuki beni yalanlamak ona yakışmaz. Bana eziyet etti, halbuki onun bana eziyet etme selahiyeti yoktur. Beni yalanlaması onun: “Beni ilk olarak yarattığı gibi tekrar iade etmeyecektir.” demesidir. Halbuki bana göre ilk olarak yaratmak, daha sonrakine göre daha kolay değildir. Onun bana eziyet vermesine gelince, benim çocuğum olduğunu söylemesidir. Halbuki doğurmayan ve doğurulmamış, Samed, bir ve tek olan benim ve hiç bir kimse benim dengim değildir.”

Daha sonra Yüce Allah değişik açılardan öldükten sonra dirilişi inkâr edenleri şu buyruklarıyla tehdit etmektedir:

1, 2- “Rabbine andolsun ki, biz onları da şeytanları da beraber haşredeceğiz. Sonunda cehennemin etrafında diz çöktürerek hazır bulunduracağız.” Şanı Yüce ve mübarek olan Rabbimiz şerefli zatına yemin ederek onların çoğunu ve Allah’tan başka tapındıkları şeytanlarını mutlaka haşredeceğini belirtmektedir. Onları kabirlerinden dirilterek çıkartacak ve onları azdırıp saptıran şeytanları ile birlikte Mahşerde bir araya getirecektir. Daha sonra da uzun süre hesap yerinde bekledikten sonra, cehennem etrafında onları dizleri üstüne çökmüş olarak hazırlayacaktır. Bu şekildeki çöküşleri ise oradaki duruşlarının dehşetinden, hesaba çekilmelerinin verdiği korkudan dolayıdır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ve sen her bir ümmeti diz üstü çökmüş göreceksin.” (Câsiye, 45/28). Bu şekilde hazırlanmaları ise cehenneme sokulmalarından önce olacak ve en ileri derecede zelil kılınmış olacaklar. Çünkü burada “diz çöktürerek” diye buyurulmaktadır.

3- “Sonra her topluluktan Rahmana karşı en çok baş kaldıranlarını ayıracağız. ” Belli bir dine bağlı her bir kesimden veya sapkınlık ve fesat kesimlerinin her birisinin en ileri derecede isyan etmiş, en çok baş kaldırmış, en çok büyüklenmiş ve Allah’ın sınırlarını en fazla aşmış olanlarını bir kenara ayıracağız. Bunlar ise kötülükte onların önderleri ve başkanlarıdır.

İşte bu buyrukta değişik şekillerde tehditler yer almaktadır: Birincisi şeytanlarla birlikte hasredilmek; ikincisi oldukça zelil ve aciz bir şekilde cehennem etrafında oturtulmuş olarak hazır bulundurulmak; üçüncüsü ise onların birbirlerinden ayrı ayrı bulundurulmaları. Yani küfür ve isyanında araların dan daha ileri ve daha azgın olanlara özellikle daha büyük bir azap verilecektir. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Kâfir olup Allah’ın yolundan alıkoyanlara -vaktiyle fasıklık etmiş olduklarından dolayı- azap üstüne azaplarını artıracağız.” (Nahl, 16/88). Bir başka yerde de şöyle buyurmaktadır: “Kendi ağırlıkları ile birlikte başka ağırlıkları da (taşıyacaklardır).” (Ankebut, 29/13).

“Hem oraya atılmaya en çok kimlerin lâyık olduklarını en iyi biz biliriz.” Yani şanı Yüce Allah kulları arasında cehennemi boylamaya ve burada ebedî kalmaya kimin lâyık olduğunu, azabının kat kat artırılmasını kimin hak ettiği ni en iyi bilendir. Nitekim Yüce Allah bir başka yerde şöyle buyurmaktadır: “Herkese iki kat (azap) vardır. Fakat siz bilmiyorsunuz.” (A’raf, 737). Daha sonra Yüce Allah bütün insanların cehennem ateşine uğrayacaklarını haber vererek şöyle buyurmaktadır:

“İçinizde ona uğramayacak kimse yoktur. Bu Rabbinin yapmayı taahhüd ettiği kesinleşmiş bir hükümdür.” insanlar arasından cehenneme uğramayacak hiç bir kimse yoktur. “Uğramak (vârid)”, Sırat’ın üzerinden geçmektir. Şanı Yüce Allah bu geçişin mutlaka gerçekleşeceğine dair hüküm vermiştir. Bir diğer görüşe göre geçişten kasıt, cehenneme yaklaşmak ve cehennemin etrafında toplanmaktır. Bu ise hesaba çekilme yeridir. Bir diğer görüşe göre uğramaktan kasıt girmektir. Çünkü hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır: “Oraya uğramak girmektir. İyi olsun kötü olsun ona girmeyecek kimse kalmayacaktır. Orası mü minler için serin ve esenlik olacaktır. Tıpkı ateşin İbrahim ‘e olduğu gibi.” Daha sahih olan ise -bu hadis-i şerif dolayısıyla- uğramanın oradan geçme demek olduğudur:

İbni Ebî Hatim, İbni Mes’ud’un şöyle dediğini rivayet etmektedir: “Bütün insanlar Sırat’a uğrayacaklardır. Uğramaları ise cehennemin etrafında ayakta dikilmeleridir. Sonra amelleri ile Sırat üzerinden geçip giderler. Onlardan kimisi bir şimşek gibi, kimisi rüzgar gibi, kimisi kuş gibi, kimisi asil bir at gibi geçer. Kimisi de iyi bir devenin yürüyüşü gibi, kimisi bir insanın koşusu gibi geçer. Nihayet aralarından en son geçecek kişi ayağının baş parmağı kadar bir yer üzerinden nuru ile geçebilecektir. Oradan geçerken Sırat onu sağa sola bükecek, ayakların sebat edemediği oldukça kaygan bir köprü halini alacaktır ve onun üzerinde es-Sa’dân adı verilen bitkinin dikenlerini andıran dikenler bulunacaktır. Her iki tarafta ateşten kancalar taşıyan melekler olacaktır. Onlar bu kancalarıyla insanları alıp yakalarlar.” İbni Mes’ud naklettiği bu rivayeti, elbette ki Peygamber (s.a.)’den dinlemiştir. İbni Cerîr de yine İbni Mes’ud’un şöyle dediğini nakletmektedir: “Sırat, cehennem üzerinde kılıcın keskin tarafı gibidir. Birinci tabaka, üzerinden şimşek gibi, ikincisi rüzgar gibi, üçüncüsü asil atlar gibi, dördüncüsü asil develer gibi geçecektir. Daha sonra meleklerin: Al lah’ım! Esenlik ver, esenlik ver, dualarıyla onlar (insanlar) oradan geçeceklerdir.”

“Sonra biz takvaya erenleri kurtaracağız. Zalimleri de orada diz üstü çökmüş olarak bırakacağız.” Bütün insanların Sırattan geçip cehenneme uğramalarından sonra cehenneme girmeyi gerektiren şeylerden sakınmış olanları kurtaracağız. Cehennemi gerektiren şeyler ise Allah’ı inkâr ve ona isyan etmektir. Biz bunlardan uzak duranları cehenneme girmekten koruyup kurtaracağız. Onlar iman ve amelleri sayesinde Sırat üzerinden geçeceklerdir. Kâfir ve isyankârları ise cehennemde dizleri üstünde çökmüş olarak bırakacağız, oradan çıkamayacaklardır. Cehennemde, orada ebediyyen kalması icap edenlerden başkası kalmayacaktır. Günahkâr müminler ise masiyetleri dolayısıyla azap gördükten sonra oradan çıkacaklardır. Allah herhangi bir zamanda: “Lâ ilahe illallah” demiş bulunan ve hiç bir hayır işlememiş olanları dahi cehennemden çıkartacaktır