٦٣
قُلْ مَنْ يُنَجّيكُمْ مِنْ ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ تَدْعُونَهُ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً لَءِنْ اَنْجينَا مِنْ هذِه لَنَكُونَنَّ مِنَ الشَّاكِرينَ
(63) kul mey yünecciküm min zulümatil berri vel bahri ted’unehu tedarruav ve hufyeh le in encana min hazihi le nekunenne mineş şakirin
de ki kim kurtarır sizi karanın ve denizin karanlığından o’na yalvarırsınız tazarru ile ve gizliden yemin olsun ki, bundan bizi kurtarırsa muhakkak biz şükür edenlerden oluruz
(63) Say: who is it that delivereth you from the dark recesses of land sea, when ye call upon him in humility and silent terror: if he only delivers us from these (dangers), (we vow) we shall truly show our gratitude.
1. | kul | : de, söyle |
2. | men | : kim |
3. | yuneccî-kum | : sizi kurtarır |
4. | min zulumâti | : karanlıklardan |
5. | el berri ve el bahri | : kara ve deniz |
6. | ted’ûne-hu | : ona dua edersiniz |
7. | tedarruan | : yalvararak |
8. | ve hufyeten | : ve gizli olarak, gizlice |
9. | le in | : elbette, mutlaka |
10. | in | : şâyet olursa |
11. | encâ-nâ | : bizi kurtar |
12. | min hâzihî | : bundan |
13. | le nekûne enne | : biz mutlaka oluruz |
14. | min | : …’den |
15. | eş şâkirîne | : şükredenler |
قُلْ de kiمَنْ kimيُنَجِّيكُمْ sizi kurtarırمِنْ ظُلُمَاتِkaranlıklarındanالْبَرِّ karanınوَالْبَحْرِ ve denizinتَدْعُونَهُ dua ettiğiniz zamanتَضَرُّعًا yalvararakوَخُفْيَةً gizli ve açıkلَئِنْ أَنجَانَا bizi kurtarırsanمِنْ هَذِهِbundanلَنَكُونَنَّ مِنْ الشَّاكِرِينَ andolsun şükredenlerden olacağız! diye