22

٢٢

وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ

(22) ve aleyha ve alel fülki tuhmelun
(karada) onlarla ve (denizde) gemilerle taşınırsınız

(22) And on them, as well as in ships, ye ride.

1. ve aleyhâ : ve onun üzerinde
2. ve alâ el fulki : ve gemilerin üzerinde
3. tuhmelûne : taşınırsınız


AÇIKLAMA

“Şüphesiz ki biz sizin üzerinizde yedi kat gökleri yarattık.” Allaha yemin olsun ki ey Ademoğulları! Biz sizin üzerinizde üstüste yedi kat gökleri yarattık. Bunlar yıldızların yörüngeleridir.

Allah Tealâ çoğunlukla göklerin ve yerin yaratılmasını insanın yaratılmasıyla birlikte yanyana zikretmektedir.

Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “Göklerin ve yerin yaratılması maunların yaratılmasından daha büyüktür.” (Mümin, 40/57).

Peygamberimiz’in (s.a.) cuma sabahlarında okuduğu Secde suresinin ba­şında da böyledir. Bu surenin başında göklerin ve yerin yaratılması, sonra in­sanın yaratılmasının beyanı ve ahiret, ceza gibi hususlar yer almaktadır.

Bu ayetin benzeri daha önce geçtiği gibi şu ayettir: “Allah ‘m yedi kat gökleri nasıl yarattığını görmüyor musun?” (Nuh, 71/15).

“Allah yedi göğü ve yerden de onların mislini yaratmış olandır. Emri bütün inanların arasında durmadan iner. Allah ‘ın gerçekten her şeye kadir olduğunu, gerçekten ilmiyle her şeyi kuşatmış bulunduğunu bilmeniz içindir.” (Talak, 85/12).

“Biz yarattığımız varlıklardan gafil değiliz.” Yani biz içlerinde göklerin de bulunduğu yaratılmış hiçbir varlığın durumunu ihmal edecek değiliz. Bilakis o varlıkların ayakta kalması ve devamlı var olmasını garanti altına almak için koruruz. Biz buralarda olan küçük büyük her şeyi biliriz.

Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyurmaktadır: “O yeryüzüne giren, yeryüzün­den çıkan, gökyüzünden inen ve gökyüzüne çıkan her şeyi bilir. Siz nerede olur­sanız olun, O sizinle beraberdir. Allah sizin yaptıklarınızı görür. (Hadid, 6/59).

Yağmur ve Bitkiler:

“Biz gökten belli ölçüde su indirdik ve onu yeryüzüne yerleştirdik.” Yani bu­luttan insanların ihtiyacı kadar içmeye ve hayvanları sulamaya yetecek kadar yağmur indirdik. Ne yeryüzünü ve yerleşik hayatı bozgunluğa uğratacak kadar çok, ne de meyve, sebze ve ekinlere yetmeyecek kadar az. Hatta tarım için çok suya ihtiyaç duyan ve toprağı üzerine yağmur yağmasına dayanıklı olmayan yerlerin suyu başka beldelerden getirilir. Çorak arazi denilen Mısır arazisine su Habeşistan diyarından kırmızı çamur (Gıryen) ile birlikte gelir. Bu çamurların için oraya yerleşir, bu diyarda çok olan kumları örter.

Yağmur buluttan yağdığı zaman biz onu yeryüzüne yerleştiririz. Yeryüzüne onu kabul edecek bir özellik veririz. Toprakta bulunan tohum ve çekirdekler ondan gıdasını alır, ırmaklar ve kuyular ondan kaynaklanır.

“Şüphesiz biz onu gidermeye de kadiriz.” Yani eğer biz onu gidermeyi ve sizden başka yerlere çevirmeyi ve yerin dibine doğru kaybolmasını dilersek bu­nu mutlaka yaparız. Nitekim onu indirmeye de kadiriz. Yine biz dilersek onu içmekte ve sulamakta yararlanılamayacak şekilde acı ve tuzlu kılarız. Biz bulutun yağmur yağdırmamasını dilersek bunu da mutlaka yaparız. Biz bu yağ­muru yeryüzünün üstünde bırakmayı dilesek onu da yaparız. Fakat rahmeti­miz ve size olan lütfumuz sebebiyle ihtiyaç anında onunla ekinlerinizi, meyve­lerinizi, hayvanlarınızı sulamanız için ve yıkama, temizlik, soğutma ve benzeri diğer şekillerde yararlanmanız için depo şeklinde o yağmurları yeryüzüne yer­leştirdik.

“Biz o su ile sizin için… hurma ve üzüm bahçeleri yarattık.” Yani gökyü­zünden yağdırdığımız su ile -Araplarda en çok bulunan meyvelerden olan- hur­ma ve üzümlerin bulunduğu çok güzel manzaralı, çok şirin bağlar, bahçeler ve bostanlar çıkardık.

“… içinde birçok meyveler bulunmaktadır. Siz de bunlardan yersiniz.” Yani sizin için bu bahçelerde hurma ve üzüm dışında çok çeşitli meyveler de vardır. Siz de bu bahçelerin meyvelerinden yersiniz, yani onlardan yararlanıyorsunuz, rızıklanıyorsunuz ve hayatınızı devam ettiriyorsunuz.

“Siz de bunlardan yersiniz” ifadesi sanki mukadder bir şeye atfedilmiştir. Takdiri şöyledir: Siz onun güzelliğine ve olgunluğuna bakarsınız ve bunlardan yersiniz.

“Ayrıca o su ile…” Tur dağında yetişen meyvelerden hem yağ -zeytinyağı-elde edilen- hem de yiyenlerin yağ ve katık olarak yararlandıkları bir ağaç -zeytin ağacı- yetiştirdik.

İmam Ahmed’in Ebu Üseyd Malik b. Rabia es-Sâidî el-Ensarî’den (r.a.) ri­vayetine göre Peygamberimiz (s.a.) şöyle buyurmuştur: “Zeytinyağını yiyin ve onunla yağlanın. Çünkü o mübarek bir ağaçtandır.” Bu hadisi Tirmizî Hz. Ömer’den (r.a.) rivayet etmiştir.

Evcil Hayvanların Durumu:

“Şüphesiz hayvanlarda da sizin için ibretler vardır.” Ey insanlar! Deve, sı­ğır ve koyunların yaratılmasında ve bu hayvanlardaki faydalarda ibret alacağı­nız dersler, şükür ve takdire lâyık nimetler vardır. Gıdalardan doğal, kolay içilen, gayet güzel, tam gıdalı süte çevirmek suretiyle Allah Tealâ’nm kudretine delil getirmektedir.

Bu faydalar çok olup burada sadece dört çeşidi zikredilmiştir:

1- “Size karınlarından çıkan sütlerden içiririz.” Yani kanla yem artıkları arasından çıkan sütü içer, bu sütten yağ, peynir v.s. elde edersiniz.

2- “Sizin için onlarda daha birçok menfaatler vardır.” Bu hayvanların yün­lerinden ve kıllarından yararlanır, bunlardan elbise ve yaygılar yaparsınız.

3- “ve bunlardan yersiniz.” Yani boğazladıktan sonra etlerinden yersiniz. Bunlardan hem canlı olarak, hem de boğazlandıktan sonra yararlanırsınız.

4- “Bir de onların üzerinde ve gemilerin üstünde taşınırsınız.” Yani bu hay­vanların sırtına binersiniz, denizde gemilerden yararlandığınız gibi karada da ağır yüklerinizi bu hayvanların üzerinde uzak beldelere ve memleketlere taşırsınız.

“Onlar sizin ağırlıklarınızı yüklenir, ancak nefislerin meşakkatiyle ulaşabi­leceğiniz bir memlekete götürürler. Şüphesiz ki Rabbiniz çok şefkatli, çok mer­hamet edicidir.” (Nahl, 16/7).

“Ellerimizin işleyip yaptıklarından kendileri için bunca davarlar yarattığı­mızı, bu sayede onlara malik olmuş bulunduklarını da görmediler mi? Biz on­ları kendi emirlerine verdik. İşte binecekleri bunlardan, yiyecekleri bundandır. Bunlarda kendileri için daha nice menfaatler ve içecekler vardır. Hâlâ şükret­mezler mi?” (Yasin, 36/71-73).

Bu nimetlerin zikredilmesi yaratıcıya işaret etmek ve Allah Tealâ’nın kud��retini tanıtmak maksadıyladır.