22

٢٢

فَحَمَلَتْهُ فَانْتَبَذَتْ بِه مَكَانًا قَصِيًّا

(22) fe hamelethü fentebezet bihi mekanen kasiyya

bunda sonra ona gebe kaldı sonra onunla uzak ıssız yere çekildi

(22) So she conceived him, And she retired with him to a remote place.

1. fe : böylece
2. hamelet-hu : ona hamile kaldı
3. fentebezet (fe intebezet) : sonra çekildi
4. bi-hî : onunla
5. mekânen : mekân, yer
6. kasıyyen : uzak


AÇIKLAMA
“Kitapta Maryam’i de an. Hani o kendi ailesinden doğudaki bir yere çekil mişti.” Ey insanlara peygamber olarak gönderilmiş olan Muhammedi Sen bu surede Hz. Davud’un soyundan gelen İmran kızı bakire Maryam’in kıssasını da zikret. Maryam, İsrailoğulları arasında tertemiz bir aileye mensuptu. Hani bu Maryam aile halkından ayrılmış, bir tarafa çekilmişti. Onlardan Beytülmak-dis’in yahut Mescid-i Mukaddes’in doğu tarafında bir yere ibadete çekilmek kasdıyla uzaklaşıp gitmişti.

İbni Cerir, İbni Abbas’m şöyle dediğini rivayet etmektedir: Ben Allah’ın ya rattıkları arasında Hristiyanların doğu tarafını ne diye kıble edindiğini en iyi bi len kimseyim. Yüce Allah’ın: “Hani o kendi ailesinden doğudaki bir yere çekilmiş ti” buyruğundan dolayıdır. Onlar Hz. İsa’nın doğum yerini kıble edindiler.

“Sonra onlarla arasına bir perde çekmişti. Derken biz ona ruhumuzu gön derdik. Tam Ademoğlu suretinde ona göründü.” Maryam ibadet esnasında gör mesinler diye kendisini örtecek bir örtü yahut bir engelin arkasında onların görmeyeceği bir şekilde saklandı. Yüce Allah da ona Cebrail’i tam, eksiksiz bir insan suretine bürünmüş olarak gönderdi ki, onun söyleyeceği sözlerden, me-leklik suretinde onunla konuşmaktan ürkmesin. Maryam onu görünce kendisi ne bir kötülük yapmak istediğini zannetti.

Yüce Allah’ın “Ruhumuz” buyruğundan kasıt Hz. Cebrail’dir. Bir diğer ayet-i kerimede de nitekim şöyle buyurulmaktadır: “Onu Ruhu ‘l-Emîn, uyarıcı lardan olasın diye, senin kalbine indirmiştir” (Şuarâ, 26/193-194).

Hz. Maryam’in Rûhu’l-Emîn’e karşı takındığı tavır Yüce Allah’ın ifade etti ği üzere şöyle olmuştur:

“Dedi ki: Senden Rahman a sığınırım, eğer muttaki isen.” Bakire Hz. Mer yem şöyle demişti: Eğer Allah’tan korkan bir kimse isen bana bir kötülük yap mandan Rahman olan Allah’a sığınırım. Haydi perdenin arkasından çık, git. İşte zararı önlemede daha kolay olana öncelik tanımak şeklinde meşru olan bu dur. Önce Aziz ve Celil olan Allah’tan korkmasını istedi. Allah’a sığınmak ve korkutmak ise ancak takva sahibi olan kimseyi etkiler. Bu da Yüce Allah’ın şu buyruklarını andırmaktadır: “Eğer mümin iseniz faizden arta kalanı terk edi niz.” (Bakara, 2/278). İman bunu gerektirmekte, böyle davranmayı icap ettir mektedir. Yoksa bazı hallerde Yüce Allah’tan korkulur, bazı hallerde korkul maz, demek değildir. Bu ifadeler ise Hz. Maryam’in iffet ve takvasının bir deli lidir.

f Hz. Cebrail ona şu şekilde cevap verdi: “Dedi ki: Ben ancak Rabbimin elçi siyim. Sana tertemiz bir oğul vermeye geldim.” Melek Cebrail onun dehşetini sakinleştirerek, korkusunu gidererek şöyle dedi: Ben sana kötülük yapmak is temiyorum, ben kendisine sığınmış olduğun Rabbinin sana gönderdiği elçisi yim. Ben kendisinden kötülük beklenen yahut zannettiğin tipten bir kimse de ğilim. Allah beni sana günahlardan arınmış, temizlik ve iffet ile büyüyüp geli şecek bir oğul bağışlayayım diye gönderdi. Hz. Cebrail’in burada bağışlamayı kendisine nispet etmesinin sebebi, Yüce Allah’ın emriyle bu işin onun vasıta sıyla cereyan etmesinden dolayıdır.

Hz. Maryam işittiğinden hayrete düştü ve şöyle dedi: “Benim nasıl oğlum olabilir, bana hiç bir adam dokunmamıştır ve ben zaniye de değilim?” Benim nasıl oğlum olabilir? Ne şekilde bu oğul benden dünyaya gelecektir? Çünkü be nim kocam olmadığı gibi herhangi bir erkek bana yaklaşmış da değildir. Benim gibi birisinden de ahlâksızlık beklenemez, düşünülemez. Ben hiç bir gün ahlâk sız bir kadın olmadım. Yani zaniye değilim. Ücret karşılığı erkeklerle birlikte olan bir kimse değilim. Onun verdiği bu cevap Yüce Allah’ın kudretiyle böyle bir şeyi gerçekleştirmesini uzak gördüğünden dolayı değildi. O âdeten ancak bir erkekle birlikte olmak suretiyle çocuk doğurulabileceğini biliyordu. Hz. Maryam esasen insanların atasının hem babasız hem annesiz yaratıldığını bili yordu. Peki acaba bu çocuk Hz. Adem gibi doğrudan Allah tarafından yaratılan bir yaratık mı olacaktır yoksa gelecekte kendisiyle evleneceği bir koca vasıta sıyla mı olacaktır?

Ona şu şekilde cevap verdi: “Dedi ki: Öyledir Rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz onu insanlara bir alâmet ve nezdimizden bir rahmet kılacağız. O hükmolunmuş bir emrdir.” Yani hakkında soru sorduğu hususa cevap olmak üzere melek ona şöyle dedi: Allah buyurdu ki: Senden bir çocuk var edilecektir. Velev ki senin kocan olmasın. Velev ki hayasızlık yoluyla olmasın. O dilediği her şeye gücü yetendir. Diğer taraftan onun yaratılmasını, yaratılışlarını çeşitli yapan, yoktan var edicinin kudreti için insanlara bir delil kılsın diye böyle ya pacaktır. Çünkü o ataları Adem’i erkek ve dişi olmaksızın yarattığı gibi annele ri Havva’yı dişisiz erkekten, İsa’yı yalnızca dişiden yarattı. Diğer varlıkları da bir erkek ve bir dişiden var etti.

Ayrıca Yüce Allah bu çocuğu Allah’tan kullarına bir rahmet kılacaktır. Onu bir peygamber olarak gönderecektir. Yüce Allah’a ibadete ve onu tevhide çağıracaktır. Bu işin böyle olacağı ise, Yüce Allah’ın ezelî ilmiyle takdir edil miştir. Kalemin mürekkebi bu hususta kurumuştur. Artık bunda herhangi bir değişiklik söz konusu olamaz. Bu ayet-i kerimenin bir başka benzeri de şudur: “İşte böyle, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince sadece ol der, o da olu verir” (Âl-i İmran, 3/47). Bundan önceki bölüm olan: “Nezdimizden bir rahmet kılacağız.” buyruğunun bir benzeri de Yüce Allah’ın şu buyruklarıdır: “Melekler demişlerdi ki: Ey Maryam! Allah sana kendisinden bir kelimeyi müjdeliyor. Adı Maryam oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada da ahirette de itibarlı ve yakın kılınmış lardandır. O beşikte de yetişkinlikte de insanlarla konuşacaktır ve salihlerden olacaktır.” (Âl-i İmran, 3/45-46).

“Ve ben zaniye de değilim.” ifadesinin bir benzeri de Yüce Allah’ın şu buy ruğudur: “İffetini korumuş olan îmran kızı Maryam ‘i de (Allah bütün kadınlara örnek gösterdi.) Biz ona ruhumuzdan üfledik…” (Tahrim, 66/12).

Derken Yüce Allah’ın muradı tahakkuk etti: “Sonra ona hamile kaldı, onunla yalnız başına uzak bir yere çekildi.” Hz. Cebrail, ona Allah’tan aldığı sözleri ilettikten sonra Maryam Yüce Allah’ın hükmüne teslimiyet gösterdi. Hz. Cebrail de gömleğinin yakasına üfledi, bu üflemesi içine kadar indi, rahmine vardı. Yüce Allah’ın izni ve emri ile çocuğuna hamile kaldı. Uzakça bir yere çe kildi. “Ona hamile kaldı” anlamına gelen kelimedeki “fe” harfi takip (bir fiilin bir önceki fiilin akabinden meydana gelmesi) ise de, her bir şeyin takibi kendi durumuna göredir.

Kur’an-ı Kerim Hz. Maryam’in hamilelik süresini belirtmemektedir, çünkü bunu bilmeye gerek yoktur. O bakımdan biz hamileliğin kadınlarda görülen alışılmış sürede olduğu görüşündeyiz. Bu da dokuz aydır. Onun uzakça bir yere çekilmesi doğurmak için değil, kavminden utandığından ve şüpheli bir durum la itham edilmekten çekindiği içindi.