٣٧
قَالَ لَا يَاْتيكُمَا طَعَامٌ تُرْزَقَانِه اِلَّا نَبَّاْتُكُمَا بِتَاْويلِه قَبْلَ اَنْ يَاْتِيَكُمَا ذلِكُمَا مِمَّا عَلَّمَنى رَبّى اِنّى تَرَكْتُ مِلَّةَ قَوْمٍ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَهُمْ بِالْاخِرَةِ هُمْ كَافِرُونَ
(37) kale la ye’tiküma taamün türzekanihi illa nebbe’tüküma bi te’vilihi kable ey ye’tiyeküma zaliküma mimma allemeni rabbi inni teraktü millete kavmil la yü’minune billahi ve hüm bil ahirati hüm kafirun
(yusuf) dedi ki size rızık olarak bir taam gelmiyor ki size yapmayayım gelmeden önce onun tevilini işte bu Rabbimin bana öğrettiği ilimlerdendir şüphesiz ben terk ettim Allah’a inanmayan kavimin dinini ve onlar ahireti de inkar ederler
(37) He Said: Before and food comes (in due course) to feed either of you I will surely reveal to you the truth and meaning of this ere it befall you that is part of the (duty) which my Lord hath taught me. I Have (I assure you) abandoned the ways of a people that believe not in Allah and that (even) deny the Hereafter.
1. | kâle | : dedi |
2. | lâ ye’tikumâ | : size (ikinize) gelmez |
3. | taâmun | : bir yemek |
4. | turzekâni-hi | : onunla rızıklandırılacağınız |
5. | illâ | : …den başka, ancak |
6. | nebbe’tu-kumâ | : size (ikinize) haber verdim |
7. | bi te’vîli-hi | : onun yorumunu, açıklamasını |
8. | kable | : önce |
9. | en ye’tiye-kumâ | : size (ikinize) gelmesi |
10. | zâlikumâ | : işte bu ikisi |
11. | mimmâ (min mâ) | : şeylerden |
12. | alleme-ni | : bana öğretti |
13. | rabbî | : benim Rabbim |
14. | innî | : gerçekten ben, muhakkak ben |
15. | terektu | : terkettim |
16. | millete kavmin | : bir kavmin dîni |
17. | lâ yu’minûne | : inanmayan |
18. | billâhi (bi allâhi) | : Allah’a |
19. | ve hum | : ve onlar |
20. | bi el âhireti-hum | : kendi ahiretlerini |
21. | kâfirûne | : inkâr edenler |