٢٠
وَشَرَوْهُ بِثَمَنٍ بَخْسٍ دَرَاهِمَ مَعْدُودَةٍ وَكَانُوا فيهِ مِنَ الزَّاهِدينَ
(20) ve şeravhü bi semenim bahsin derahime ma’dudeh ve kanu fihi minez zahidin
ve onu sattılar değeri düşük birkaç dirheme onu (satın almada) rağbetsiz idiler
(20) The (brethren) sold him for miserable price, for a few Derhams counted out: in much low estimation did they hold him
1. | ve şerev-hu | : ve onu sattılar |
2. | bi semenin | : bir fiyat ile |
3. | bahsin | : düşük, eksik, az |
4. | derâhime | : dirhemler |
5. | ma’dûdetin | : sayılı, birkaç |
6. | ve kânû | : ve oldular, idiler |
7. | fîhi | : ona, onun hakkında, ona karşı |
8. | min | : …den |
9. | ez zâhidîne | : kıymet vermeyen, rağbet etmeyen, önemsemeyen kimseler |
AÇIKLAMA
Yusuf (a.s.) atıldığı kuyuda üç gün kalmış, bu sırada kardeşi Yahûza kendisine gizlice yemek getirmişti.
Medyen’den gelip Mısır’a gitmekte olan -Hz. İsmail neslinden gelen Araplardan oldukları rivayet edilen- bir yolcu kafilesi bu kuyunun yanından geçmişti.
Muhammed b. İshak’ın rivayetine göre kardeşleri Yusuf (a.s. )’u kuyuya attıktan sonra bu kuyunun civarına oturdular. Allah da Yusuf (a.s.) için bir kafile gönderdi. Kafile sucularını suya gönderdi. Sucu kuyunun yanına gelip kovasını kuyuya sarkıtınca Yusuf (a.s.) kovaya sımsıkı sarılıp kuyudan çıktı.
Sucu kafilede bulunanlara müjde vererek “A, müjde! İşte bir oğlan.. Gelin bu tam müjde zamanıdır. Bu gayet güzel, yakışıklı, gözalıcı ve zarif bir çocuktur. Müjdeler olsun size… Bu, tam satılacak bir uşak” dedi.
Yusuf u görenler onu Mısır halkına satacakları bir ticaret malı kabul ederek, kafiledeki diğer insanlardan gizlediler. Halbuki Allah onların ne yapacaklarını gayet iyi biliyordu. Onların ve diğerlerinin davranışlarından hiçbir şey O’na gizli kalmaz.
O, Yusuf un kardeşlerinin de, Yusuf u satın alacakların da ne yaptığını çok iyi bilendir. O, yaşanan gerçekleri değiştirmeye ve kaldırmaya da kadirdir. Ancak Onun hikmeti ve daha önce tespit ettiği bir takdiri vardır. Her şeyi takdir ettiği ve hükmettiği şekilde yürümeye bırakmıştır.
“İyi bilin ki, yaratmak ve emretmek O’na mahsustur. Âlemlerin Rabbi olan Allah yüceler yücesidir.” (A’raf, 7/54).
İbni Abbas’tan rivayet edildiğine göre Yusuf u satan Yusuf un kardeşleridir. Tüccar ise Yusuf u satın alanlardır. Onu bir ticaret eşyası gibi gizleyenler de Yusuf un kardeşleridir. Yusuf kuyudan çıkarılınca onu gizlemişlerdi.
Yahut Yusuf u satanlar ticaret kervanında bulunanlardır. Satın alan ise Mısır halkından birisidir.
Bu ayetlerde Rasulullah (s.a.) müşrik kavminden gördüğü eziyete karşı teselli edilmekte ve kavminin kendisine yaptığı eziyeti Allah’ın bildiği, Allah’ın bu durumu değiştirmeye kadir olduğu bildirilmektedir. Fakat Yusuf un kardeşlerinin hile ve eziyetlerine karşı sabrettiği gibi sabret. Ben kardeşlerine karşı nasıl Yusuf a yardım ettiysem, onu onların üzerine hakim ve reis kıldıysam sana da onlara karşı yardım edeceğim, hitabı verilmektedir.
“Onu sattılar.” Yani kardeşleri Yusuf u sattılar. İbni Kesir Bu mana daha kuvvetlidir” demektedir.
Yahut oradan geçip Yusuf u alan kafile onu Mısır’da düşük bir fiatla, mislinin fiatından noksan bir fiatla, tartı ile değil sayı ile birkaç dirheme sattılar. Onlar ukıyye (40 dirhem) ve daha fazlası için tartı kullanıyorlardı. Yusuf u 20 veya 22 dirheme sattılar.
Burada “düşük fiaf’tan murad noksan veya ayıplı demektir. Yani onu en düşük bir fiatla satmışlardı.
Diğer bir rivayete göre bundan murad hür bir kimsenin satılması olduğu için bu davranış bir zulüm ve haramdır, demektir.
Tercih edilen görüş İbni Kesir’in de dediği gibi birinci manadır. Çünkü haram bellidir, herkes haramı bilmektedir. Hür kimsenin bedeli her çeşit durumda ve herkese haramdır. Ayrıca o Halilurrahman oğlu, İshak oğlu, Yakup oğlu Yusuf tur. Nebi oğlu, nebi oğlu, nebi oğlu nebidir. Değerli oğlu değerli oğlu, değerli oğlu, değerli oğlu bir şahsiyettir.
Onlar Yusuf hakkında ve onun satılması anında isteksiz idiler. Onun Allah katında değerini bilmeden ondan her ne şekilde olursa olsun kurtulmak istiyorlardı.
Yusuf u Mısır Azizi, satın aldı. Daha sonra bu zat Hz. Yusuf (a.s.)’a iman edecek ve Hz. Yusuf (a.s.) hayatta iken iman edecektir.
Özetle: Allah Tealâ Hz. Yusuf (a.s.)’a verilen fiatı üç sıfatla zikretmektedir.
a) Düşük bir fiat oluşu.
b) Sayılı bir kaç dirhem oluşu.
c) Satıcıların bu hususta isteksiz oluşu.
Hz. Yusuf (A.S.)’un Mısır Sarayına Varması Ve Kendisine Peygamberlik Verilmesi
Mısır’da satın alan (vezir) hanımına “Ona iyi davran, belki bize faydalı olur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylece biz Yusuf u Mısır’a yerleş tirdik. Ona rüyaların tabirini öğrettik. Allah bütün emirlerinde en üstündür. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler. Yusuf olgunluk çağına girince ona hüküm ve ilim verdik. İşte biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.
Açıklaması
Yusuf un kuyuya atılmasının ardından köle gibi satılması ve satın alınması şeklinde gelişen üzüntülü olaylardan sonra, Allah onu Mısır’da satın alacak birini takdir etti. Burada ismi zikredilmemiştir. Ancak daha sonra, Mısır hazineleriyle görevli “Mısır Azizi” şeklinde tavsif edilecektir.
Tarihte anlatıldığına göre bu zatın ismi Kutayfir olup Mısır Emniyet Reisi ve Vezir idi. Yahut Utafir bin Ravhîb olup Maliye İşleri Veziri idi. Vezir Yusuf ta göze çarpan hayırlı ve salih vasıfları görünce, O’na ilgi göstermiş, değer vermiş ve ailesine güzel muamele tavsiyesinde bulunmuştu.
Vezir, hanımı Zeliha’ya (yahut Ruâbil kızı Ûrabîl’e) “Bu çocuğa iyi davran, ona güzel muamele et” dedi. Yusuf taki olgunluğu sezmişti.
Ebu İshak, Ebu Ubeyde’den Abdullah b. Mes’udun şöyle dediğini nakletmektedir: İnsanlar arasında en ferasetli, en zeki üç kişi vardır:
1- Mısır Azizi: Hanımına Hz. Yusuf (a.s.) için “Ona iyi davran.” (Yusuf, 21) demişti.
2- Hz. Şuayb (a.s.)’m kızı: Hz. Musa (a.s.) için, “Babacığım, onu ücretli olarak yanına al.” (Kasas, 28/26) demişti.
3- Hz. Ebubekir es-Sıddik (r.a.): Halifeliğe Hz. Ömer (r.a.)’i tayin etmesi sebebiyle.
Rivayete göre Hz. Musa (a.s.)’ya karşı çıkan ve 400 sene yaşayan Firavun Yusuf u satın alan kişiydi. “Yusuf daha önce size apaçık deliller getirdi.” (Mümin, 40/34) ayeti buna delildir.
Beyzavî diyor ki: Meşhur olan rivayet Hz. Yusuf (a.s.)’u satın alanın Firavun neslinden olduğudur. Ayet babalarının ahvalini bildirmekte ve çocuklarına hitap etmektedir.
Mısır Azizi hanımına yaptığı Yusuf a iyi davranma tavsiyesine sebep olarak şu ifadeyi kullandı.”Belki bize faydalı olur ya da onu evlat ediniriz.” Yani hususi işlerimizde, kullanıp değerlendirmemiz hususunda yahut kamu. yararı ile ilgili işlerde bize faydalı olacağı hakkında ümidim vardır. Yahut onu evlat ediniriz, Onunlagözümüz-gönlümüz aydınlanır.
Çünkü Mısır Azizi’nin çocuğu olmuyordu, artık iyice yaşlanmıştı.
Ayet Mısır Azizi’nin çocuğunun olmadığına ve ince anlayışına delâlet etmektedir.
Bundan sonra Cenab-ı Hak Hz. Yusuf (a.s.)’a maddî yönden yardımcı olacak birini takdir ettikten sonra ona yaptığı edebî ve manevî lütuflarını da açıkladı:
Biz ona kuyudan salimen kurtulmak suretiyle lütufta bulunduğumuz ve ona kardeşlerinin şerrinden kurtardığımız ve ona bir ev, değerli hoş bir yuva hazırladığımız gibi, Mısır Azizi’nin kalbinde ona karşı bir şefkat hissi verdik, Mısır ülkesinde ona Mısır Azizi’nin evinde bulunması sebebiyle etrafındakilere emir verme, yasaklama, malî işlerin idaresi, devlet ve hükümet işlerinde yetkili kılıp ona yüksek bir makam verdik.
Sonra zindan… Ama bu da kralın şarapçısını tanımaya, daha sonra da bizzat kralla irtibat kurmaya sebep olmuştu. Hatta hükümdar Hz. Yusuf (a.s.)’a “Bugün senin bizim yanımızda önemli bir yerin vardır. Sen emin bir kimsesin” demişti. (Yusuf, 54). Hz. Yusuf (a.s.) da hükümdara “Beni ülkenin hazinelerinin başına getir. Çünkü ben iyi muhafaza eden ve iyi bilen biriyim.” (Yusuf, 55) demişti.
“Mükemmel” olabilmek iki vasıfla, kudret (yetki) ve ilim yönüyle mümkündür. Hz. Yusuf (a.s.)’un kudret sıfatında mükemmel oluşuna şu ayetle işaret edilmişti: “Böylece biz Yusuf u yeryüzünde makam ve yetki sahibi kıldık.” (Yusuf, 56).
Hz. Yusuf (a.s.)’un ilim sıfatında mükemmel oluşuna ise şu ayetle işaret edilmişti: “O’na olayların ve rüyaların yorumunu öğrettik..”
“Te’vilü’l-ehâdis”, rüya tabiri, olayların gerçek yönünün bilinmesi, çeşitli mahlûkatın Allah’ın kudreti, hikmeti ve celaline delil olma şekilleri…
Daha sonra Cenab-ı Hak şöyle buyurdu: “Allah bütün emirlerinde en üstündür.” (Yusuf, 21). Hiçbir şey O’nu aciz bırakamaz. Dilediği şeye engel olunmaz. Murad ettiği bir şeyde kimse O’nunla çekişemez. Bir şeyi dilediği zaman o reddedilemez, engel olunamaz, muhalefet edilemez. Bilakis O daima en üstündür. O dilediğini mutlaka yapandır.
Nitekim Said b. Cübeyr şöyle diyor: “Fakat insanların çoğu O’nun mahlûkatı hakkındaki hikmetini, lütufta bulunuşunu ve dilediğini yaptığını bilmiyor, olayların sadece görünen kısmını alıyorlar. Yusuf (a.s.)’un kardeşleri de böyle zannetmişlerdi. Yusuf (a.s.) uzaklaştırılırsa babalarının rızasının yalnız kendilerine ait olacağını, sonra da salih bir topluluk olacaklarını sanmışlardı.”
“İnsanların çoğu bunu bilmezler” ifadesi insanların azının -meselâ Allah’ın dilediği şeyi mutlaka yapacağını bilen Hz. Yakup (a.s.) gibilerinin- gerçekleri bildiğine delildir.
Bundan sonra Cenab-ı Hak kardeşlerinin kendisine yaptıkları kötülüğe ve bütün bu uğradığı sıkıntı ve zorluklara sabretmesi sebebiyle Hz. Yusuf (a.s.)’a verdiği mükâfatı beyan etti. Yüce Allah onu yeryüzünde yüksek bir mevki sahibi kılmıştı. Bu az önce işaret ettiğimiz kudret (yetki) sahibi olmasıydı. Rüşdüne ecrine de Allah ona “hüküm ve ilim” tabirleriyle ifade buyurduğu peygamberliği vermişti. Bu, ilim derecelerinin en üstünü idi. Şöyle buyuruyordu:
Yusuf rüşdüne erince yani cismî ve aklî kuvvetleri tamamlanınca O’na hüküm ve ilmi verdik. Yani bu sıkıntılara sabretmesi ve güzel amellerde sebat etmesinin karşılığı olarak bütün insanların arasından O’nu seçerek peygamberlik nimetini ona verdik.
Rüşdün tamamlanması 30 ile 40 yaşları arasındadır. Bir grup alim, 33 yaşında yahut 30 küsur yaşında demiş, Hasan-ı Basrî ise 40 yaşında demiştir. İkrime ve bir grup, 35 yaşında olur demişlerdir.
“Biz güzel hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız.” Yani güzel amel işleyen kimselere bu şekilde bir mükâfat veririz.
Bu ayet Hz. Yusuf (a.s.)’un güzel amel işlediğine, Allah Tealâ’ya itaatle amel ettiğine ve Allah’ın kendisine verdiği hakimiyet ve yetki, ilim ve hikmetin, nübüvvet ve risaletin amelinde güzel bir davranış içinde olmasının, genç yaşında takva sahibi olmasının karşılığı olduğuna delildir. Zira “güzel amel sahibi” olmanın akılların safiyetine tesiri vardır, “kötü amel sahibi” olmanın da gönüllerin bulanmasına ve hadiselerin yanlış anlaşılmasına tesiri vardır.