34

٣٤

وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَ اَفاَءِنْ مِتَّ فَهُمُ الْخَالِدُونَ

(34) ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül halidun
hiçbir insana vermedik senden önce ölümsüzlük eğer şimdi sen ölürsen onlar ebedi mi kalacaklar?

(34) We granted not to any man before thee permanent life (here): if then thou shouldst die, would they live permanently?

1. ve mâ ceal-nâ : ve biz kılmadık, vermedik
2. li beşerin : bir beşer için, bir beşere
3. min kabli-ke : senden önce
4. el hulde : halidin, ebedî, ölümsüz
5. e : mu
6. fe : böylece, öyleyse
7. in mitte : eğer sen ölürsen
8. fe : böylece
9. humul hâlidûne : halidin, ebedî, ölümsüz


SEBEB-İ NÜZUL
Senden önce hiçbir insanı ebedî kılmadık. Sen ölürsen onlar ebedî kalı­cılar mıdır?

Mekke müşriklerinin, Hz. Peygamber (sa) hakkında: “O bir şairdir, Filân kabilenin şairini zamanın felâketlerinin çarptığı gibi bunu da zamanın felâketle­rinin çarpmasını bekliyoruz.” demeleri üzerine bu âyet-i kerimenin nazil olduğu söylenir.

Mukatil’den gelen bir rivayete göre ise bazı kimselerin: “Muhammed ölmiyecek.” demeleri üzerine nazil olmuştur.