10

١٠

لَقَدْ اَنْزَلْنَا اِلَيْكُمْ كِتَابًا فيهِ ذِكْرُكُمْ اَفَلَا تَعْقِلُونَ

(10) le kad enzelna ileyküm kitaben fihi zikruküm e fe la ta’kilun
şüphe yok ki size indirdik bir kitap alacağınız öğüt ondadır halâ akıllanmayacak mısınız?

(10) We have revealed for you (O men!) a book in which is a message for you: will ye not then understand?

1. lekad : andolsun ki
2. enzel-nâ : biz indirdik
3. ileykum : size
4. kitâben : bir kitap
5. fî-hi : onun içinde (vardır)
6. zikru-kum : sizin zikriniz, sizi zikreden
7. e fe lâ ta’kılûne : hâlâ akıl etmez misiniz


AÇIKLAMA
Allah Tealâ peygamberlerin beşer cinsinden gönderilmelerini inkâr eden­lere cevap veriyor:

“Biz senden önce de peygamber olarak ancak kendilerine vahyettiğimiz er­kekleri gönderdik.” Yani daha önce gelen peygamberlerin tamamı beşer cinsin­den erkekler idi. Onların aralarında meleklerden hiçbir kimse yoktu.

Nitekim Cenab-ı Hak başka bir ayette şöyle buyuruyor: “Biz senden önce de şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz erkekleri ancak peygamber ola­rak gönderdik.” (Yusuf, 12/109). “De ki: Ben Allah tarafından gönderilen ilk peygamber değilim.” (Ahkaf, 46/9). Yine Cenab-ı Hak eski ümmetlerin şu sözü­nü hikâye ediyor: “Bizi bir insan mı doğru yola sevkedecek?” (Tegâbün, 64/6).

“Eğer bilmiyorsanız ilim ehline sorun.” Eğer bütün peygamberlerin beşer oluşundan şüphede iseniz Yahudi, Hristiyan veya diğer cemaatlerden ilim ehli­ne sorun. Kendilerine gelen peygamberler melek miydiler, yoksa beşer mi? Böylece şüpheleri gitsin ve kendilerinin inandıkları gibi melek olmadıklarını iyice bilsinler. Allah geçmiş peygamberlerin durumunu eski semaî kitapların alimlerine sormalarını emretti.

Cenab-ı Hakk’ın müşrikleri bu alimlere havale etmesinin sebebi zaten müşriklerin Peygamberimiz’in (s. a.) durumu hakkında onlarla danışmakta ol­maları, onların sözlerine güvenmeleri ve İslâm düşmanlığında onlarla birlikte hareket etmeleri idi. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyordu: “Sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve Allah’a ortak koşanlardan mutlaka eziyet verici sözler işiteceksiniz.” (Âl-i İmran, 3/186).

Peygamberler insanların vahyi kendilerinden kolayca telakki etmeleri ve kendilerine indirilen ayetleri kolayca alabilmeleri için beşer idiler. Bu ayet pey­gamberlerin beşer olmaları, kadın olmayıp erkek olmaları hususunda açık bir delildir.

“Biz peygamberleri yemek yemeyen cesetler kılmadık. Onlar ebedî de değil­dirler.” Yani biz peygamberleri melekler gibi yemeyen-içmeyen bir varlık kıl­madık. Bilâkis onlar yemek yiyen cesetler idiler. Dünyada da ebedî kalacak de­ğildirler.

Bu ayetin bir benzeri de şu ayettir: “Kâfirler şöyle dediler: Bu ne biçim bir peygamber ki, yemek yiyor, çarşılarda geziyor?” (Furkan, 25/7).

“Biz senden önce hiçbir peygamber göndermedik ki yemek yememiş, çarşılarda gezmemiş olsunlar?” (Furkan, 25/20).

Bu ifadeler onların “Peygamberlerin sıfatlarından biri yemeğe ihtiyacı ol­mamasıdır.” şeklindeki inançlarını reddetmektedir. Peygamberler beşer olup, yemek yiyor, bütün insanlık özelliklerini taşıyor, onlara da üzüntü, sevinç, has­talık, uyku, uyanıklık, hayat ve ölüm vaki oluyor. Onlar için bu dünyada ebedî kalmak da yoktur. Nitekim Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: “Biz senden önce hiç­bir beşere ebedilik vermedik.” (Anbiya, 21/34).

“Sonra biz onlara verdiğimiz vaadde sadık kaldık. Onları kurtardık…” Ya­ni biz peygamberlerin hayatını ve şerefini koruruz. Düşmanlarına karşı onlara yardım etme ve zalimleri helak etme şeklindeki sözümüzde doğruluğumuzu gösteririz. Peygamberleri ve onlara iman eden cemaatlerinden dilediğimizi kurtarırız, onları yalanlayanları küfür ve masiyetlerle nefislerine aşırı şekilde uyanları ve peygamberlerin getirdiği kitapları yalanlayanları helak ederiz.

Peygamberliğin meleklere ait bir vazife olduğuna inanan müşriklere cevap vermek için peygamberlerin beşer olduklarını ispat ettikten sonra Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in şerefli, faziletli ve insanlara faydalı oluşuna dikkat çekti ve insanları onun kadrini bilmeye teşvik etti. Şöyle buyurdu:

“Şüphesiz biz size içinde öğütler bulunan bir kitap indirdik.” Size insanlı­ğın fazilet dolu hayat düsturlarını ihtiva eden bir başka ayette de: “Şüphesiz bu kitap senin ve ümmetin için bir şan ve şereftir.” (Zuhruf, 43/44) denildiği gibi içinde şerefiniz, itibarınız ve şanınız bulunan şu yüce Kur’an’ı size ihsan ettik. Yahut bu kitapta size öğütler, güzel ve yüce ahlâkî değerleri bildiren nasihatler ve sizi elinizden tutup dünyanın üstünlüğüne ve ahiret saadetine ulaştıracak esaslar vardır.

“Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” Durumunuzu düşünmeyecek, bu nimeti takdir etmeyecek misiniz? Bu nimeti kabul etmek suretiyle almayacak mısınız? Bu Kur’an’ın ihtiva ettiği öğüt ve ibretleri tefekkür etmeyecek misi­niz? Bunda bulunan emirlere sarılıp yasakladığı ve nehyettiği hususlardan ka­çınmayacak mısınız?

Burada Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini incelemek ve Kur’an’da belirtilen din, dünya ve hayatla ilgili hususları düşünmek ısrarlı bir şekilde teşvik edil­mektedir.