١١
هذَا خَلْقُ اللّهِ فَاَرُونى مَاذَا خَلَقَ الَّذينَ مِنْ دُونِه بَلِ الظَّالِمُونَ فى ضَلَالٍ مُبينٍ
(11) haza halkullahi fe eruni maza halekallezine min dunih beliz zalimune fi dalalim mübin
İşte Allah’ın yarattığı budur gösterin bana ondan başkaları ne yaratmış? hayır! o zalimler açık bir sapıklık içindeler
(11) Such is the Creation of Allah: now show Me what is there that others besides Him have created: nay, but the Transgressors are in manifest error.
1. | hâzâ | : bu |
2. | halku allâhi | : Allah’ın yaratması |
3. | fe | : artık |
4. | erû-nî | : bana gösterin |
5. | mâzâ | : ne |
6. | halaka | : yarattı |
7. | ellezîne | : onlar |
8. | min dûni-hi | : ondan başka, onun dışında |
9. | bel | : hayır |
10. | iz | : o zaman |
11. | zâlimûne | : zulmedenler, zalimler |
12. | fî | : içinde |
13. | dalâlin | : dalâlet, sapıklık |
14. | mubînin | : apaçık |
AÇIKLAMA
“O, gördüğünüz gökleri direkler olmadan yarattı.” Yani Allah Tealâ’nın muazzam kudretinin ve son derece isabetli hikmetinin delillerinden biri, görünen gökleri hiçbir direk olmaksızın yaratmış olmasıdır. Gökler de yeryüzü gibi görünüşte dümdüz, ama gerçekte ise yuvarlaktır. Bunun delili şu ayettir: “Hepsi bir felekte (yörüngede) yüzerler.” (Enbiya, 21/33). Felek; yuvarlak şeyin ismidir. O hangi hal üzere olursa olsun tabiatle değil, Allah’ın kudretiyle yaratılmıştır. O fezadır. Fezanın ise sonu yoktur. Ancak Allah Tealâ’nın kudretiyle yok olacaktır.
İnsanların gökleri direksiz olarak görmesi deliliyle göklerin asla direkleri yoktur. Bir başka görüşe göre; göklerin görünmeyen direkleri vardır. Allah onları, görünmeyen direklerle sabit kılmıştır. Bu ise göklerin O’nun kudretiyle tutulmuş olmasıdır.
Özetle: Allah Tealâ gökleri dayanılacak hiçbir direk olmaksızın yaratmıştır. Daha doğrusu gökler Allah’ın kudretiyle durmaktadır.
“Yeryüzüne de sizi sarsmasın diye ulu dağlar oturttu.” Yani yeryüzünde içindekileri sarsıntıya uğratmaması, kara parçalarını çevreleyen ve yer küresinin çoğunluğunu oluşturan denizlerin ve okyanusların taşmaması için yeryüzünü sabit tutan ve toprağı âdeta denize demirleyen sabit ulu dağlar oturttu.
“Orada her türlü hayvanı yaydı.” Yani sayısı tespit edilemeyen, şekillerini ve renklerini sadece yaratıcısının bilebileceği çeşitli hayvan türlerini yaydı, neşretti ve çıkarttı.
“Biz gökten de su indirdik. Onunla yeryüzünde her sınıftan güzel güzel bitkiler bitirdik.” Yani biz bulutlardan her güzel sınıftan, manzarası güzel, yararı çok bitkiler bitirmesine sebep olacak yağmur indirdik.
Daha sonra Allah Tealâ yaratıcıya ibadeti terkeden ve yaratılmış varlıklara tapınmakla meşgul olan o müşrikleri azarlayarak şöyle buyurdu:
“İşte bunlar Allah’ın yarattıklardır. Gösterin bana O’ndan başkaları ne yarattı? Doğrusu o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.” Yani bu adıgeçen yaratıklar sadece Allah’ın yaratması, fiili ve takdiriyle olup bu konuda O’nun hiçbir ortağı yoktur. Ayetteki “halk” kelimesi “mahluk” manasındadır.
Ey kâfirler! Bana haber verin. Onun dışında tapındığınız putlar ve ortaklar ne yarattı? Burada “halaka” kelimesi mahzuf “hâ” zamirini de ihtiva etmektedir. Cümlenin takdiri şudur: Bana gösterin, O’nun dışında olanlar neyi yarattı? Ya da O’nun dışındakilerin yarattığı şeyleri bana haber verin.
Cenab-ı Hak onları şirklerinden dolayı azarladıktan sonra, kendilerini bunun tabiî sonucu olan sapıklıkla tavsif etmiştir. Onlar şirklerinde ve Allah’la birlikte O’ndan başka varlıklara tapınmalarında açık bir dalâlet içindedir.
“Doğrusu o zalimler apaçık bir sapıklık içindedirler.” Yani Allah’a şirk koşan, Onunla birlikte başkalarına tapan o kimseler, düşünen kimseler için hiçbir kapalılık ve gizlilik olmayan ve kendilerini sapıklığın son noktasına götüren gayet açık, bariz bir küfür, sapma, körlük ve bilgisizlik içindedirler.