19

١٩

وَيَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَانٌ مُخَلَّدُونَ اِذَا رَاَيْتَهُمْ حَسِبْتَهُمْ لُؤْلُؤًا مَنْثُورًا

(19) ve yetufu ‘aleyhim vildanun muhalledune iza reeytehum hasibtehum lu’luen mensuren
Etraflarında dolaşır ebedileşmiş olan çocuklar onları gördüğün zaman saçılmış inci sanırsın

(19) And round about them will (serve) youths of perpetual (freshness): If thou seest them, thou wouldst think them scattered Pearls.

1. ve yetûfu : ve tavaf eder, etrafında dolaşır
2. aleyhim : onların
3. vildânun : genç delikanlılar
4. muhalledûne : halidin kılınmış olanlar, ölümsüz olanlar
5. izâ raeyte-hum : onları gördüğün zaman
6. hasibte-hum : onları sanırsın
7. lu’luen : inci
8. mensûren : saçılmış

وَيَطُوفُdolaşırعَلَيْهِمْçevrelerinde وِلْدَانٌ yeni yetişmiş çocuklar da مُخَلَّدُونَölümsüz إِذَا رَأَيْتَهُمْonları gördüğün zaman حَسِبْتَهُمْsanırsın لُؤْلُؤًا birer inci مَنثُورًاkendilerini saçılmış