18

١٨

فَاَصْبَحَ فِى الْمَدينَةِ خَاءِفًا يَتَرَقَّبُ فَاِذَا الَّذِى اسْتَنْصَرَهُ بِالْاَمْسِ يَسْتَصْرِخُهُ قَالَ لَهُ مُوسى اِنَّكَ لَغَوِىٌّ مُبينٌ

(18) fe asbeha fil medineti haifey yeterakkabü fe izellezistensarahu bil emsi yestasrihuh kale lehu musa inneke le ğaviyyüm mübin
Böylece şehirde sabahladı korkarak, gözetleyerek o zaman, yine dün kendisinden yardım talep eden kimse ona feryat ediyordu musa ona dedi kesinlikle sen apaçık bir gafilsin

(18) So he saw the morning in the City, looking about, in a state of fear, when behold, the man who had, the day before, sought his help called about for his help (Again). Moses said to him: Thou art truly, it is clear, a quarrelsome fellow!

1. fe : böylece
2. asbaha : sabahladı
3. fî el medîneti : şehirde
4. hâifen : korkarak
5. yeterakkabu : gözetleyerek, gözleyerek
6. fe : o zaman, böylece, fakat
7. izâ : olduğu zaman
8. ellezî : ki o
9. istensara-hu : ondan yardım istedi
10. bi el emsi : dün
11. yestasrihu-hu : ondan yardım istiyor
12. kâle : dedi
13. lehu : ona
14. mûsâ : Musa
15. inne-ke : muhakkak sen
16. le : elbette, mutlaka
17. gaviyyun : azgın
18. mubînun : apaçık