98

٩٨

اَوَ اَمِنَ اَهْلُ الْقُرى اَنْ يَاْتِيَهُمْ بَاْسُنَا ضُحًى وَهُمْ يَلْعَبُونَ

(98) e ve emine ehlül kura ey ye’tiyehüm be’süna duhav ve hüm yel’abun
yine o memleketin halkı emin mi oldu onlara azabın gelmesinden onlar gündüz aydınlığında oynarlarken

(98) Or else did they feel secure against its coming in broad daylight while they played about (care free)?

1. e ve emine : ve emin mi oldu(lar)
2. ehlu el kurâ : o ülkeler halkı
3. en ye’tiye-hum : onlara gelmesi
4. be’su-nâ : şiddetli azabımız
5. duhan : kuşluk vakti
6. ve hum : ve onlar
7. yel’abûne : oynuyorlar (oyalanıyorlar)

أَوَ ya daأَمِنَ emin mi oldularأَهْلُ halkıالْقُرَى o ülkelerinأَنْ يَأْتِيَهُمْ kendilerine gelmeyeceğindenبَأْسُنَا azabımızınضُحًى kuşluk vaktiوَهُمْ يَلْعَبُونَ eğlenirlerken