62

٦٢

قَالَ اَرَاَيْتَكَ هذَا الَّذى كَرَّمْتَ عَلَىَّ لَءِنْ اَخَّرْتَنِ اِلى يَوْمِ الْقِيمَةِ لَاَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ اِلَّا قَليلًا

(62) kale e raeyteke hazel lezi kerramte aleyye le in ehherteni ila yevmil kiyameti le ahtenikenne zürriyyetehu illa kalila
dedi ki baksana sen buna benden üstün tuttuğuna eğer bana mühlet verirsen kıyamet gününe kadar muhakkak onun zürriyetini kendime bağlayacağım çok azı hariç

(62) He said, seest thou? this is the one whom thou hast honoured above me if thou wilt but respite me to the day of judgment, I will surely bring his descendants under my sway all but a few

1. kâle : dedi
2. e : mi
3. raeyte-ke : senin görüşün
4. hâzâ : bu
5. ellezî : ki o
6. kerremte : sen yücelttin, kerim kıldın, üstün kıldın, şerefli kıldın
7. aleyye : bana, benim üzerime
8. le in ahharte-ni : gerçekten eğer beni ertelersen
9. ilâ yevmil kıyâmeti : kıyâmet gününe
10. le ahtenikenne : muhakkak ele geçireceğim, kumanda edeceğim, bana tâbî kılacağım
11. zurriyyete-hu : onun soyunu, zürriyetini
12. illâ : ancak, başka, hariç
13. kalîlen : az