21

٢١

اَمْ حَسِبَ الَّذينَ اجْتَرَحُوا السَّيَِّاتِ اَنْ نَجْعَلَهُمْ كَالَّذينَ امَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَوَاءً مَحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ سَاءَ مَايَحْكُمُونَ

(21) em hasibel lezinecterahus seyyiati en nec’alehüm kellezine amenu ve amilus salihati sevaem mahyahüm ve mematühüm sae ma yahkümun
Kötülük işleyip duran kimseler öyle mi sandılar? onları, iman edip salih amel işleyenlerle bir tutacağımızı mı? onların hayatlarını ve ölümlerini bir tutacağımızı mı? ne kötü hüküm veriyorlar

(21) What! do those who seek after evil ways think that We shall hold them equal with those who believe and do righteous deeds, that equal will be their life and their death? ill is the judgment that they make.

1. em : veya, yoksa
2. hasibe : hesap etti, zannetti
3. ellezîne : onlar
4. icterahû : yaptılar, işlediler
5. es seyyiâti : kötülükler
6. en nec’ale-hum : onları kılarız
7. ke : gibi
8. ellezîne : onlar
9. âmenû : âmenû oldular, Allah’a ulaşmayı dilediler
10. ve amilû es sâlihâti : ve salih ameller (nefs tezkiyesi) yaptılar
11. sevâen : musavi, eşit
12. mahyâ-hum : onların hayatları
13. ve memâtu-hum, : ve onların ölümleri
14. sâe : kötü
15. : ne
16. yahkumûne : hüküm veriyorlar

أَمْ yoksaحَسِبَ mı sandılarالَّذِينَ اجْتَرَحُواbatıp-yara alanlarالسَّيِّئَاتِ kötülüklereأَنْ نَجْعَلَهُمْ kendilerini kılacağımızıكَالَّذِينَ آمَنُوا iman edip gibiوَعَمِلُوا bulunanlarالصَّالِحَاتِ salih amellerdeسَوَاءً bir miمَحْيَاهُمْ hayatlarıوَمَمَاتُهُمْ ve ölümleriسَاءَ ne kötüمَا يَحْكُمُونَ hüküm veriyorlar


SEBEB-İ NÜZUL

Kelbî der ki: Bu âyet-i kerime Hz. Ali, Hz. Hamza, Ebu Ubeyde ibnu’l-Cerrâh ve müşriklerden üç kişi; Utbe, Şeybe ve el-Velîd ibn Utbe hakkında nazil olmuştur. Onlar, mü’minlere: “Allah’a andolsun ki siz, bir şey üzere değilsiniz. Şayet sizin söyledikleriniz hak ve gerçek olsaydı (gerçekten âhiret hayatı olsaydı) bu dünyada olduğu gibi âhirette de de bizim durumumuz sizinkinden daha iyi olurdu.” Derlermiş