8

٨

فَضْلًا مِنَ اللّهِ وَنِعْمَةً وَاللّهُ عَليمٌ حَكيمٌ

(8) fadlem minellahi ve ni’meh vallahü alimün hakim
Allah’tan fazlı nimettir Allah, bilen, hikmet sahibidir

(8) A Grace and favour from Allah and Allah is full of Knowledge and Wisdom.

1. fadlen : fazl
2. min allâhi : Allah’tan
3. ve ni’meten : ve bir ni’met
4. ve allâhu : ve Allah
5. alîmun : en iyi bilen
6. hakîmun : hüküm ve hikmet sahibi

فَضْلًا bir lütufمِنَ اللَّهِ Allah’tanوَنِعْمَةً ve nimet olarakوَاللَّهُ şüphesiz Allahعَلِيمٌ Alîm’dirحَكِيمٌHakîm’dir


AÇIKLAMA

“Ey iman edenler! Eğer size bir fasık bir haber getirirse onu iyice araş­tırın. Yoksa bilmeyerek bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.” Yani ey Allah ve Rasulünü (s.a.) tasdik eden müminler! Şayet bir şeyin yalan olup olmadığına dikkat etmeyen bir fasık size başka bir kimseye zarar verme mahiyetinde olan bir haber getirirse gerçeği iyice araştırarak, o konuda kesin bilgiye sahip olun. Gerçeğin iyice ortaya çık­ması için o haberi ve olayı derinlemesine araştırmadan, hüküm vermede acele davranmayın. Zira bunda durumunu bilmeden bir kavme hak etme­dikleri bir zararı verme ve onlara eza etme ihtimali vardır. Sonra da onlar hakkında hatalı hüküm verdiğiniz için pişman olursunuz. Böyle bir şeyin hiç olmamasını temenni ederek buna çok üzülürsünüz.

“Fasık” kelimesi ile haber manasına gelen “nebe” kelimesinin nekre getirilmesi bu hükmün bütün fasık ve haberlere şamil olduğuna delâlet et­mektedir. Ayet-i kerimede sanki şöyle söylenmiştir: Herhangi bir fasık size herhangi bir haberi getirirse durup onu araştırın, işin açıklanmasını ve ha­kikatin ortaya çıkmasını isteyin. Sadece fasık kimsenin sözüne itimat et­meyin. Zira kim fasıklıktan sakınmazsa fasıklığm bir çeşidi olan yalan söy­lemekten de sakınmaz.

Bu ayet adil olan bir kimsenin verdiği haberin hüccet olduğuna ve fa­sık kimsenin yaptığı şehadetin kabul edilmeyeceğine delâlet etmektedir.

Sonra Allah Tealâ meselelerini saygı ve hürmetle sormaları için ara­larında Allah Rasulünün bulunduğunu müslümanlara hatırlatmıştır. Allah şöyle buyurmuştur:

“Hem biliniz ki aranızda Allah’ın peygamberi bulunmaktadır. Eğer o birçok konuda size uyacak olsaydı kesinlikle sıkıntıya düşerdiniz.” Yani bi­liniz ki beraberinizde Allah Rasulü (s.a.) bulunmaktadır. Dolayısıyla ona hürmet gösterin ve emrine boyun eğin. Çünkü o size fayda verecek şeyleri daha iyi bilir. Hakka uymayan söz söylemeyin. Haberin doğruluğunu iyice araştırmadan, insanlar hakkında hüküm vermede acele etmeyin. Eğer o verdiğiniz haberler ile ima ettiğiniz isabetsiz görüşlerin çoğuna uysaydı, bu sizin sıkıntı, günah ve helake uğramanıza sebep olurdu. Fakat o iyice araş­tırmadan ve üzerinde derinlemesine düşünmeden, kendisine ulaştırılan haber veya görüşle hemen amel etmez.

Allah Tealâ nakledilen haberleri iyice araştırma emrinin devam ettiği­ni göstermek için “size itaat etseydi” demiş, “size uyacak olsaydı.” diyerek gelecek zaman sigasını kullanmıştır. Bunun delili “birçok konuda” sözüdür. Yani devamlı olarak kendileri için ortaya çıkan görüşlerin çoğunda Rasulullah’ın kendilerine uymasını isteseler o takdirde günaha girer ve helak olurlardı.

“birçok konuda” sözünde bütün görüş ve düşüncelerin hataya nispet edilmemesi açısından müminlere de iltifat edilmiştir.

Bu ayette konuşma adabı güzel bir şekilde öğretilmiş ve azınlık da ol­sa bir kısım insanların görüşlerinin doğru olabileceğine işaret edilmiştir. Bu sebeple “Fakat Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde süsledi. İnkarcılığı, fasıklığı ve isyanı da kötü gösterdi. İşte doğru yolu bulanlar bunlardır.” buyurularak bazılarının Beni Mustalik’in durumu anlaşılıncaya kadar beklemenin zaruri olduğuna dair görüşüne işaret edilmiştir.

Allah size imanı her şeyden çok sevdirecek ve onu kalplerinizin derin­liklerine yerleştirerek tevfikiyle imanı size güzel göstermiş ve yaratıcıyı in­kâr, peygamberi yalanlama manasına gelen küfrü, din sınırından çıkmak manasına gelen fasıklık ve aykırı davranma ve itaatsizlik manasına gelen isyanı size çirkin göstermiştir.

İşte bütün bu sıfatlara sahip olanlar dinin gerektirdiği şeyleri yapa­rak, dinî edebe riayet ederek hak yolunda istikamet üzere bulunanlardır. İyice araştırmadan başkalarının ithamına meyletmezler. “(Bu size) Allah’ın bir lütfü ve nimetidir. Allah hakkıyla bilendir, yegâne hüküm ve hik­met sahibidir.”

İlâhi bir lütuf ve katından bir nimet olsun diye, imanı size Allah sev­dirdi ve daha önce geçen üç şeyi de çirkin gösterdi. Allah olmuş ve ileride vuku bulacak bütün işleri en iyi bilendir. Mahlukâtın işlerini düzenleyip idare etmede, sözlerinde, yaptıklarında, koyduğu hükümlerde ve takdirin­de hüküm ve hikmet sahibidir.