31

٣١

وَقَالُوا لَوْلَا نُزِّلَ هذَا الْقُرْانُ عَلى رَجُلٍ مِنَ الْقَرْيَتَيْنِ عَظيمٍ

(31) ve kalu lev la nüzzile hazel kur’anü ala racülim minel karyeteyni aziym
Bu kur’an (şu) iki şehirden güçlü adama indirilseydi ya dediler

(31) Also, they say: Why is not his Quran sent down to some leading man in either of the two (chief) cities?

1. ve kâlû : ve dediler
2. lev lâ : olmaz mı, olsaydı, (öyle) değil mi
3. nuzzile : indirilir
4. hâzâ : bu
5. el kur’ânu : Kur’ân
6. alâ raculin : bir adama
7. min : den
8. el karyeteyni : iki belde
9. azîmin : azîm, büyük

وَقَالُوا ve dediler kiلَوْلَا نُزِّلَ indirilmeli değil miydiهَذَا buالْقُرْآنُ Kur’anعَلَى رَجُلٍ bir adamınaمِنْ الْقَرْيَتَيْنِ iki şehirden birininعَظِيمٍ büyük


SEBEB-İ NÜZUL

İbn İshak der ki: el-Velîd ibnu’l-Muğîra “Ben Kureyş’in büyüğü ve efendi­si iken ben terkedileceğim (bana vahiy gelmiyecek), Ebu Mes’ûd Amr ibn Umeyr es-Sekafî Sakîf ‘in efendisi iken terkedilecek (ona vahiy gelmiyecek), ikimiz iki kasabanın en büyükleri iken bize değil de Muhammed’e mi vahiy indirilecek?!” demiş de bana ulaştığına göre Allah Tealâ “Rabbimin rahmeti on­ların toplayageldiklerinden daha hayırlıdır”a kadar olmak üzere “Şu Kur’ân iki kasabanın birindeki büyük bir adama indirilmeli değil miydi?” dediler.” âyetle­rini indirmiştir.

“İki kasabanın birindeki büyük bir adam”dan maksadın Mekke’den Utbe ibn Rabîa, Taiften İbn Abdi yâleyl olduğu da (Mücâhid’den), Mekke’den el-Velîd ibnu’l-Muğîra, Tâiften Urve ibn Mes’ûd es-Sekafî olduğu da (Katâde’den), Mekke’den el-Velîd ibnu’l-Muğîra, Tâiften Kinâne ibn Abd ibn Amr ibn Umeyr olduğu da (Süddî’den) rivayet edilmiştir.

Ama her halde de bu sözü söyleyen el-Velîd ibnu’l-Muğîra olmakla bu ri­vayetler arasında bir zıtlık söz konusu değildir