18

١٨

بَلْ نَقْذِفُ بِالْحَقِّ عَلَى الْبَاطِلِ فَيَدْمَغُهُ فَاِذَا هُوَ زَاهِقٌ وَلَكُمُ الْوَيْلُ مِمَّا تَصِفُونَ

(18) bel nakzifü bil hakki alel batili fe yedmeğuhu fe iza hüve zahik ve lekümül veylü mimma tesifun
hayır! biz hakkı batılın üzerine musallat ederiz böylece onu mahveder, artık o batıl zail olur size de yazıklar olsun isnat ettiğiniz vasıflardan dolayı

(18) Nay, We hurl the truth Against falsehood, and it knocks out its brain, and behold, Falsehood doth perish! ah! woe be to you for the (false) things ye ascribe (to us).

1. bel : hayır
2. nakzifu : atarız
3. bi el hakkı : hakkı
4. alel bâtıli (alâ el bâtıli) : bâtılın üzerine
5. fe yedmegu-hu : o zaman onu mahveder
6. fe izâ : böylece o zaman
7. huve : o
8. zâhikun : zail olanlar (olmuştur), yok olanlar (olur)
9. ve lekum el veylu : ve size yazıklar olsun
10. mimmâ (min mâ) : şeylerden
11. tasıfûne : sizin vasfettiğiniz (isnat ettiğiniz)