٨٨
فَمَا لَكُمْ فِى الْمُنَافِقينَ فِءَتَيْنِ وَاللّهُ اَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا اَتُريدُونَ اَنْ تَهْدُوا مَنْ اَضَلَّ اللّهُ وَمَنْ يُضْلِلِ اللّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبيلًا
(88) fe ma leküm fil münafikiyne fieteyni vallahü erkesehüm bi ma kesebu e türidune en tehdu men edallellah ve mey yudlilillahü fe len tecide lehu sebila
size ne oluyor ki münafıklar hakkında ikiye (ayrılıyorsunuz) Allah onları ters döndürdüğü kazandıkları yüzünden hidayete erdirmek mi istiyorsunuz Allah’ın saptırdığı kimseyi Allah her kimi saptırırsa o asla bulamaz hiçbir yol
(88) Why should ye be divided into two parties about the Hypocrites? Allah hath upset them for their (evil) deeds. Would ye guide those whom Allah hath thrown out of the way? for those whom Allah hath thrown out of the way, never shalt thou find the way.
1. | fe | : öyleyse |
2. | mâ | : ne, nedir, ne oluyor |
3. | lekum | : size |
4. | fî | : içinde, hakkında |
5. | el munâfikîne | : münafıklar |
6. | fieteyni | : iki topluluk, iki fırka, iki grup |
7. | ve allâhu | : ve Allah |
8. | erkese-hum | : onları tersine çevirdi, küfre döndürdü |
9. | bi- mâ | : sebebiyle |
10. | kesebû | : kazandılar |
11. | e | : …mı |
12. | turîdûne | : istiyorsunuz |
13. | en tehdû | : senin hidayet etmen |
14. | men | : kim, kimse |
15. | edalle | : dalâlette bıraktı, saptırdı |
16. | allâhu | : Allah |
17. | ve men | : ve kim, kimi, kimse |
18. | yudlili | : dalâlette bırakır |
19. | allâhu | : Allah |
20. | fe | : artık, bundan sonra |
21. | len tecide | : asla bulamazsın |
22. | lehu | : ona, onun için |
23. | sebîlen | : yol |
فَمَا ne oluyor kiلَكُمْsize فِي hakkındaالْمُنَافِقِينَmünafıklarفِئَتَيْنِ iki grup oluyorsunuzوَاللَّهُ Allahأَرْكَسَهُمْ onları ters çevirdiği haldeبِمَا كَسَبُوا kazandıkları sebebiyleأَتُرِيدُونَ mi istiyorsunuzأَنْ تَهْدُوا doğru yola iletmekمَنْ أَضَلَّ saptırdığınıاللَّهُ Allah’ınوَمَنْ her kimiيُضْلِلْ saptırırsaاللَّهُ Allahفَلَنْ تَجِدَ asla bulamazsınلَهُ onun içinسَبِيلًاbir yol