11

١١

اِذْ يُغَشّيكُمُ النُّعَاسَ اَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِه وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلى قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْاَقْدَامَ

(11) iz yüğaşşikümün nüase emenetem minhü ve yünessilü aleyküm mines semai mael li yütahhiraküm bihi ve yüzhibe anküm riczeş şeytani ve li yerbita ala kulubiküm ve yüsebbite bihil akdam

o zaman bastırıyordu sizi hafif bir uyku emniyet olarak kendi tarafında üzerinize indiriyordu semadan su temizliyordu sizi onunla gidiyordu üzerinizden şeytanın pisliğini cesaret veriyordu kalplerinize sebat veriyordu onunla ayaklarınıza

(11) Remember He covered you with a sort of drowsiness, to give you calm as from Himself, and He caused rain to descend on you from heaven, to clean you therewith, to remove from you the stain of Satan, to strengthen your hearts, and to plant your feet firmly therewith.

1. iz : idi, olmuştu, olduğu zaman
2. yugaşşî-kum : sizi uyuklama hali
3. en nuâse : bürüyor, kaplıyor
4. emeneten : emin olarak
5. min-hu : ondan
6. ve yunezzilu : ve indiriyordu
7. aley-kum : size, sizin üzerinize
8. min es semâi : semadan
9. mâen : su
10. li yutahhire-kum : sizi temizlemek için
11. bi-hî : onunla
12. ve yuzhibe : ve giderir
13. an-kum : sizden
14. ricze eş şeytâni : şeytanın murdarlığı, vesvesesi
15. ve li yerbıta alâ : ve bağlamak için
16. kulûbi-kum : kalpleriniz
17. ve yusebbite : ve sabit kılar, sağlamlaştırır
18. bi-hi : onunla
19. el akdâme : ayaklar

إِذْ يُغَشِّيكُمْ hani sizi bürüyorduالنُّعَاسَ bir uyuklamaأَمَنَةً bir emniyet olmak üzereمِنْهُ kendisindenوَيُنَزِّلُ ve indiriyorduعَلَيْكُمْüzerinizeمِنْ السَّمَاءِ göktenمَاءً bir suلِيُطَهِّرَكُمْ ki sizi tertemiz yapsınبِهِ onunlaوَيُذْهِبَ gidersinعَنكُمْ sizdenرِجْزَ pisliğiniالشَّيْطَانِ şeytanınوَلِيَرْبِطَpekiştirsinعَلَى قُلُوبِكُمْ kalpleriniziوَيُثَبِّتَ ve sağlamlaştırsınبِهِ onunlaالْأَقْدَامَ ayaklarınızı