٨١
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبى وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبى فَقَدْ هَوى
(81) külu min tayyibati ma razaknnaküm ve la tatğav fihi fe yehille aleyküm ğadabi ve mey yahlil aleyhi ğadabi fe kad heva
temizlerinden yeyiniz size rızık olarak verdiklerimin rızık konusunda taşkınlık yapmayın üzerinize benim gazabın iner kiminde üzerine gazabım inerse o muhakkak uçuruma düştü demektir
(81) (Saying): eat of the good things we have provided for you sustenance, but Commit no excess therein, Lest My Wrath should justly descend on you: and those on whom descends my Wrath do perish indeed!
1. | kulû | : yeyin |
2. | min tayyibâti | : temiz ve helâl olanlardan |
3. | mâ rezaknâ-kum | : sizi rızıklandırdığımız şeyler |
4. | ve lâ tatgav | : ve azgınlık (nankörlük) yapmayın |
5. | fî-hi | : onda, bu konuda |
6. | fe | : artık, bundan sonra, aksi halde |
7. | yahılle | : iner |
8. | aleykum | : sizin üzerinize |
9. | gadabî | : benim gazabım |
10. | ve men yahlil | : ve kime inerse |
11. | aleyhi | : üzerine, ona |
12. | gadabî | : benim gazabım |
13. | fe | : artık, bundan sonra |
14. | kad | : olmuştur |
15. | hevâ | : heva oldu (dalâlete düştü) |