26

٢٦

لِلَّذينَ اَحْسَنُوا الْحُسْنى وَزِيَادَةٌ وَلَا يَرْهَقُ وُجُوهَهُمْ قَتَرٌ وَلَا ذِلَّةٌ اُولءِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فيهَا خَالِدُونَ

(26) lillezine ahsenül husna ve ziyadeh ve la yerheku vücuhehüm kateruv ve la zilleh ülaike ashabül cenneh hüm fiha halidun

iyilik edenler için en güzeli ve ziyadesi (vardır) onların yüzlerine ne toz bulaşır ne de bir zillet işte onlar cennet ehlidirler onlar orada ebedi olarak kalacaklardır

(26) To those who do right is a goodly (reward) – yea, more (than in measure)! No darkness nor shame shall cover their faces! They are Companions of the Garden they will abide therein (for aye)!

1. li ellezîne : o kimseler için (vardır)
2. ahsenû : ahsen olanlar, daha güzel olanlar
3. el husnâ : güzellik
4. ve zîyâdetun : ve onun ziyadesi, daha fazlası
5. ve lâ yerheku : ve kaplamaz, bürümez
6. vucûhe-hum : onların yüzleri
7. katerun : ne bir karartı, korku, keder, sıkıntı
8. ve lâ zilletun : ve ne de bir zillet, hakirlik, küçük düşme (yoktur)
9. ulâike : işte onlar
10. ashâbu el cenneti : cennet halkıdır
11. hum : onlar
12. fî-hâ : orada
13. hâlidûne : devamlı kalanlardır