142

١٤٢


سَيَقُولُ السُّفَهَاءُ مِنَ النَّاسِ مَاوَلّيهُمْ عَنْ قِبْلَتِهِمُ الَّتى كَانُوا عَلَيْهَا قُلْ لِلّهِ الْمَشْرِقُ وَالْمَغْرِبُ يَهْدى مَنْ يَشَاءُ اِلى صِرَاطٍ مُسْتَقيمٍ

(142) se yekulüs süfehaü minen nasi mavellahüm an kibletihimülleti kanü aleyha kul lillahil meşriku vel mağrib yehdi mey yeşaü ila siratim müstekiym

İnsanlardan sefih olan diyecekler kıblelerinden onları çeviren nedir Kabeye doğru De ki doğuda Allah’ın batıda kimi dilerse hidayete erdirir doğru yol üzerine

(142) The fools among the people will say: “What hath turned them from the Qiblah to which they were used?” Say: “To Allah belong both East and West: He guideth whom He will to a Way that is straight.”

1. se : yakında, olacak
2. yekûlu : derler, söylerler
3. es sufehâu : sefihler, kendini bilmeyenler
4. min en nâsi : insanlardan
5. mâ vellâ-hum : onları çeviren nedir
6. an kıbleti-him : kıblelerinden
7. elletî : o ki, ki o
8. kânû : oldular
9. aleyhâ : onun üzerinde
10. kul : de ki
11. lillâhi (li allâhi) : Allah’ın
12. el meşrıku : doğu
13. ve el magrıbu : ve batı
14. yehdî : hidayet eder
15. men : kimse, kişi
16. yeşâu : diler
17. ilâ sırâtın mustakîmin : Sıratı Mustakîm’e, Allah’a ulaştıran yola

سَيَقُولُyakında diyeceklerالسُّفَهَاءُbazı akılsızlar مِنْ النَّاسِinsanlardanمَاnedir وَلَّاهُمْonları çevirenعَنْ قِبْلَتِهِمْkıblelerindenالَّتِي كَانُوا عَلَيْهَاüzerinde bulundukları قُلْde kiلِلَّهِallah’ındırالْمَشْرِقُdoğu daوَالْمَغْرِبُbatı daيَهْدِيo iletirمَنْ يَشَاءُdilediğiniإِلَى صِرَاطٍyolaمُسْتَقِيمٍdosdoğru