20

٢٠

يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُوا وَاِنْ يَاْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِى الْاَعْرَابِ يَسَْلُونَ عَنْ اَنْبَاءِكُمْ وَلَوْ كَانُوا فيكُمْ مَا قَاتَلُوا اِلَّا قَليلًا

(20) yahsebunel ahzabe lem yezhebu ve iy ye’til ahzabü yeveddu lev ennehüm badune fil a’rabi yes’elune an embaiküm ve lev kanu fiküm ma katelu illa kalila
(Düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı eğer birlikler gelecek olsa arzu ederler ki bedeviler arasında bulunsalar da sizin haberlerinizi onlara sorsunlar velev onlar sizin içinizde kalsalardı ancak pek azı savaşa girerlerdi

(20) They think that the Confederates have not withdrawn and if the Confederates should come (again), They would wish they were in the deserts (wandering) among the Bedouins, and seeking news about you (from a safe distance) And if they were in your midst, they would fight but little.

1. yahsebûne : zannediyorlar, sanıyorlar
2. el ahzâbe : birlikler
3. lem yezhebû : gitmedi
4. ve in : ve eğer
5. ye’ti : gelir
6. el ahzâbu : hizipler, gruplar, birlikler
7. yeveddû : isterler, arzu ederler, temenni ederler
8. lev : eğer, keşke, olsa
9. enne-hum : onların olduğu
10. bâdûne : bedeviler (çölde yaşayan Araplar)
11. fî el a’râbi : Araplar’ın arasında
12. yes’elûne : sorarlar
13. an enbâi-kum : sizin haberlerinizden (sizin haberlerinizi)
14. ve lev kânû : ve eğer, şâyet olsalardı
15. fî-kum : sizin içinizde
16. mâ kâtelû : savaşmazdı
17. illâ : hariç
18. kalîlen : az