٣٢
وَلَقَدِ اسْتُهْزِءَ بِرُسُلٍ مِنْ قَبْلِكَ فَاَمْلَيْتُ لِلَّذينَ كَفَرُوا ثُمَّ اَخَذْتُهُمْ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ
(32) ve lekadistühzie bi rusülim min kabileke fe emleytü lillezine keferu sümme ehaztühüm fe keyfe kane ikab
gerçekten alay edildi senden önceki resullerle de sonra ben küfredenlere mühlet veririm sonra da onları yakaladım ve (benim) azabım nasıl olurmuş!
(32) Mocked were (many) Messengers before thee: but I granted respite to the Unbelievers, and finally I punished them: then how (terrible) was My requital!
1. | ve lekad | : ve andolsun ki |
2. | istuhzie | : alay edildi |
3. | bi rusulin | : resûller ile |
4. | min kabli-ke | : senden önce |
5. | fe | : o zaman, fakat |
6. | emleytu | : ben mühlet (süre) verdim |
7. | lillezîne (li ellezîne) | : o kimselere |
8. | keferû | : inkâr ettiler |
9. | summe | : sonra |
10. | ehaztu-hum | : onları helâk ettim, aldım, yakaladım |
11. | fe | : artık, bundan sonra, o zaman, böylece |
12. | keyfe | : nasıl |
13. | kâne | : oldu |
14. | ıkâbi | : ikabım, cezam (azabım) |
AÇIKLAMA
And olsun ki senden önce de nice peygamberler alaya alınmıştı. İnkâr edenlere önce süre tanıdım, sonra cezalarını verdim. Cezalandırmam nasıldı?