3

٣

مَاخَلَقْنَا السَّموَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَابَيْنَهُمَا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّى وَالَّذينَ كَفَرُوا عَمَّا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ

(3) ma halaknes semavati vel erda ve ma beynehüma illa bil hakki ve ecelim müsemma vellezine keferu amma ünziru mu’ridun
Gökleri yaratmış olmamız yeri ve aralarındakileri ancak hak olarak (yaratıp) belli bir ecele (eriştirmek içindir) küfredenlerse uyarıldıkları şeylerden yüz çeviricidirler

(3) We created not the heavens and the earth and all between them but for just ends, and for a term appointed: but those who reject Faith turn away from that whereof they are warned.

1. mâ halak-nâ : yaratmadık
2. es semâvâti : semalar, gökler
3. ve el arda : ve arz, yeryüzü, yer
4. ve mâ : ve şey(ler)
5. beyne-humâ : ikisi arasında
6. illâ : den başka, ancak
7. bi el hakkı : hak ile
8. ve ecelin : ve ecel, zaman
9. musemmen : belirlenmiş, tespit edilmiş, bilinen
10. ve ellezîne : ve onlar
11. keferû : inkâr ettiler
12. ammâ (an mâ) : şeyden
13. unzirû : uyarıldılar
14. mu’ridûne : yüz çevirenler

مَا خَلَقْنَا Biz yarattıkالسَّمَاوَاتِ gökleriوَالْأَرْضَ yeriوَمَا بَيْنَهُمَا ve ikisi arasında bulunanlarıإِلَّا ancakبِالْحَقِّ hak ileوَ veأَجَلٍ bir süre içinمُسَمًّى belliوَالَّذِينَ كَفَرُوا küfürlerinde bilinçli olarak ısrar edenler iseعَمَّا أُنْذِرُوا uyarılıp korkutuldukları şeylerdenمُعْرِضُونَ yüz çevirmektedirler