١٦
فَاَعْرَضُوا فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ سَيْلَ الْعَرِمِ وَبَدَّلْنَاهُمْ بِجَنَّتَيْهِمْ جَنَّتَيْنِ ذَوَاتَىْ اُكُلٍ خَمْطٍ وَاَثْلٍ وَشَىْءٍ مِنْ سِدْرٍ قَليلٍ
(16) fe a’radu fe erselna aleyhim seylel arimi ve beddelnahüm bi cenneteyhim cenneteyni zevatey ükülin hamtiv ve esliv ve şey’im min sidrin kalil
Fakat onlar yüz çevirdiler bizde gönderdik üzerlerine çılgınca akan seli onları çevirdik onların bu iki bahçesin de bulunan (harap) iki bahçeyi, buruk acı ılgın yemişli (içinde) biraz da sidir ağacı
(16) But they turned away (from Allah), and We sent against them the flood (released) from the Dams, and We converted their two garden (rows) into: gardens producing bitter fruit, and tamarisks, and some few (stunted) Lote trees.
1. | fe | : sonra, bunun üzerine, fakat |
2. | a’radû | : yüz çevirdiler |
3. | fe | : sonra, bunun üzerine, fakat |
4. | erselnâ | : biz gönderdik |
5. | aleyhim | : onların üzerine |
6. | seyle | : sel |
7. | el arimi | : Arim (bir vadi adı) |
8. | ve beddelnâ-hum | : ve onlara tebdil ettik, dönüştürdük |
9. | bi cennetey-him | : onların iki bahçesini |
10. | cenneteyni | : iki bahçe |
11. | zevâtey | : sahip |
12. | ukulin | : meyve |
13. | hamtın | : acı, buruk |
14. | ve eslin | : ve meyvesiz ağaç |
15. | ve şey’in | : ve bir şey |
16. | min sidrin | : sidr ağacından |
17. | kalîlin | : az |