119

١١٩

قَالَ اللّهُ هذَا يَوْمُ يَنْفَعُ الصَّادِقينَ صِدْقُهُمْ لَهُمْ جَنَّاتٌ تَجْرى مِنْ تَحْتِهَا الْاَنْهَارُ خَالِدينَ فيهَا اَبَدًا رَضِىَ اللّهُ عَنْهُمْ وَرَضُوا عَنْهُ ذلِكَ الْفَوْزُ الْعَظيمُ

(119) kalellahü haza yevmü yenfeus sadikiyne sidkuhüm lehüm cennatün tecri min tahtihel enharu halidine fiha ebeda radiyellahü anhüm ve radu anh zalikel fevzül aziym

Allah buyuracak bugün, doğrulara doğruluklarının fayda vereceği gündür onlara altlarından nehirler akan cennetler (vardır) orada ebedi olarak kalacaklardır Allah onlardan razı onlarda (Allah’tan) o’ndan razı olmuştur işte en büyük murat (budur)

(119) Allah will say: “This is a day on which the truthful will profit from their truth: theirs are Gardens, with rivers flowing beneath – their eternal home: Allah well- pleased with them, and they with Allah: that is the great Salvation, (the fulfillment of all desires).

1. kâle allâhu : Allâh (cc.) dedi (buyurdu)
2. hâzâ yevmu : bu gün
3. yenfeu es sâdikîne : sâdıklara fayda verecek
4. sıdku-hum : onların sadâkatları, doğrulukları
5. lehum cennâtun : onlara, onlar için cennetler vardır
6. tecrî min tahti-hâ : onun altından akar
7. el enhâru : nehirler, ırmaklar
8. hâlidîne fî-hâ : onun içinde, orada kalacak olanlar
9. ebeden : ebediyyen, sonsuz
10. radiya allâhu : Allâh (cc.) razı
11. an-hum : onlardan
12. ve radû an-hu : ve onlar ondan razılar
13. zâlike : işte bu
14. el fevzu el azîmu : en büyük fevz

قَالَ buyurdu kiاللَّهُ Allahهَذَا buيَوْمُ gündürيَنفَعُ fayda vereceğiالصَّادِقِينَ doğrularınصِدْقُهُمْ doğruluklarınınلَهُمْ onlar için vardırجَنَّاتٌ cennetlerتَجْرِي akanمِنْ تَحْتِهَا altındanالْأَنهَارُ nehirlerخَالِدِينَ فِيهَا oradaأَبَدًا ebedi kalıcıdırlarرَضِيَ razı olmuşturاللَّهُ Allahعَنْهُمْ onlardanوَرَضُوا onlar da razı olmuşlardırعَنْهُ O’ndanذَلِكَ işte buالْفَوْزُ kurtuluşturالْعَظِيمُ en büyük